İsmini ona koyduğunda annesi çok basit bir şekilde dile getirmişti nedenini. "Çünkü sonbahar ayında doğdun."
Bir anda sahip olduğu her şey elinden alındığında nelere sahip olduğunu gözden geçirdi Hazan ve aslında sahip olduğu tek şeyin hiçlik olduğunu anladı.
Buradaydı. Nefes alıyordu ve yaşıyordu. Çünkü o seçilmişti
En azından Elemental saçmalıkları ona bunu söylüyordu. Yavaşça iç çekti ve başını ağaçların birine yasladı.
"Bu sikik bir saçmalıktan başka bir şey değil," Rosalin güldüğünde ters bakışlarını ona dikti. "Bu boku başaramazsak ne olacağını biliyorsun değil mi?" Bu umursamaz tavır onu deli ediyordu. Muhafızlardan duydukları onu yeterince deli etmişti zaten.
"Pekala az önce bunun sikik bir saçmalık olduğunu söyleyen kimdi?" En azından Rosalin doğayı okuma konusunda iyiydi ve yol bulabiliyordu.
Hazan ağlayacak gibi bir iç çekti ve kıza arkasını döndü. Fazla trip atamazdı zaten, çünkü dönüş yolunu bilmiyordu.
Arkasını döndüğünde Rosalin'in güldüğünü duydu. "O göte bülbül öte yavrum," Yeşil gözlerini devirdi ve yakınlardaki açıklığa doğru yürümeye başladı.
Pekala, açıklık sanki biraz kapanmıştı... Paniğe gerek yok diye düşünerek etrafı yokladı. Üç yol vardı ve Hazan kesinlikle hangi yoldan geldiğine dair hiçbir fikre sahip değildi.
Ağlayacak gibi iç çektikten sonra yavaşça etrafı kollayarak ellerini koluna sardı. Etrafta bir yerde gümüş gözler gördüğüne emindi ve kalbi nabzından daha hızlı atıyordu.
Dört bir taraftan sarılmış, üstünde çok büyük bir baskı varmış gibi hissediyordu. Kalbi göğüs kafesi ile yarışa girmişti.
Beklentiyi damarlarında ve akan sıcak kanda hissediyordu.
İçinde var olduğunu dahi bilmediği şeyler uyandı ve göz göze geldiği şeyin gerçekten gümüş gözler olduğunu idrak edebildiğinde başına büyük bir ağrı girdi.
Eli titredi, nefesi tekledi ve bunun bir kaplan olduğunun sonunda farkına vardı. Bir kaplan ama gördüklerinin en güzelinden, ki Hazan daha önce bir kaplan gördüğünü zannetmiyordu.
Kaplan ona doğru bir adım attığında Hazan bu tuhaf anın çekiciliğinin saçları arasında bir büyü gibi aktığını hissetti.
Şeytan Havva'ya elmayı teklif ettiğinde Havva'da böyle mi hissediyordu? Tedirgin, beklenti dolu.
Bir an kocaman kaplana bakakalmanın gerçekten tarih boyunca yaşayabileceği en saçma şey olduğunu düşündü ama o gümüş rengi gözlerde bir insana bile ait olmayacak bir güzellik vardı.
Anlamını bilmediği bir ilahi döküldü dudaklarından, kaplan öne doğru büyük bir adım attı, hırıltılı sesi yükseldi.
Karşı karşıya durdular.
Aynı anda derin bir sessizlik ormanın içinde boğuk bir şekilde kesildi ve Hazan tekrar nefes aldığında yere düştü.
Bulanık gözlerinin arasında kırık kemik sesleri ve yüzüne uzanan bir el gördüğüne kesinlikle emindi ama kanında uyanan bir şey onu geri döndürülemez bir yola sokmuştu.
Zihninde ne zaman başladığını dahi bilmediği hırıltı kaplanın üstüne atılması ile büyüdü. Hazan'ın dudaklarından boğuk bir çığlık kaçarken kafası yere çarptı.
Gri gözleri ile göz göze geldi, zihni bulandı ve gözlerini kapattı. Yakınlardan bir kadın çığlığı duyuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güz Ayini ¦ TAYGA
Fanfiction"Ve yine de ikiye bölünmüş kişiliklerinin arasında tek bedende birleşmiştiler. Tayga her zaman stratejik olandı. Yüzlerce yıl birbirini takip etti ama Lord kazandığında kaybeden Vâris olmuştu."