Jimin okuldan birkaç saat önce çıkmış hemen evine gidip kıyafetlerini çıkarmış ve kirli sepetine atmıştı. Ardından sıcak, rahat bir duş alıp bir süre evde kendince takılmıştı, daha doğrusu çoğunlukla kendini sorgulamıştı bu süre boyunca. Bunu neredeyse her zaman yapıyordu artık, onun eğlencesi de buydu. Ne kadar eğlenceli olduğu sorgulanır.. Ancak yapacak bir şey yok? Çünkü o her zaman yalnızdı, neredeyse doğduğundan beri yalnız bir çocuk. İçindeki duyguları biraz çocukca yansıtıyordu. Daha doğrusu etraftakiler öyle düşünüyordu.
Jimin'e göre 'insanların ne düşündüğünü' çok önemliydi. Belkide sadece takıntı gibi bir düşünce idi. Eskiden daha mutluydu Jimin, annesi ile pastalar yapar, çiçek toplar, bisiklet sürer, film/dizi izler..di. Ama Jimin'in sevgili annesi artık yok. Aslına bakılırsa, Jimin'in annesi oldukça katı idi. Jimin annesi ile yaptıklarını bir hafta da bir kez yapabiliyordu. Onların evinde öyleydi. Ama yine de mutlu oluyordu Jimin. Artık kimsesi yoktu.
Jimin, tek başına kalmış büyüyememiş bir çocuk. Kadersiz bir aşıktı.
Pekii neden bu kadar düşünüyordu sevdiğini? Kendisi bile bilmiyordu bu soruyu. Sevdiğinin her detayı onun için kokulu bir menekşe gibiydi. Çok özeldi. Kusur olsalar bile güzeldi onun için.
Çok mu aşıktı? Değildi. Jimin takıntılıydı, çünkü insanlar öyle derdi. İnsanlar ne anlar aşktan? Hayat zor değildir, içindeki insanlar zordur, derdi annesi Jimin'e. Belki de haklıydı. Ama Jimin artık alışmıştı takıntılı olmaya. Okuldakiler ona takıntılı çocuk diyorlardı.
Sevdiği çocuk, yani Yoongi okulda fazla tanınmasa bile bilinirdi. Bilinme sebebi arkadaş ortamı ve takıntılı oğlanı, yani Jimin idi. Yoongi'nin ilgiye ihtiyacını Jimin karşılardı, ancak Jimin'e o ilgiyi verebilecek birisi var mıydı?
____________
Yazmak istedim sadece öyle yani. Biraz Jimin gibi düşünün istedim öyle diyeyim. Neyse devamke.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırıcı
FanfictionSenden nefret etmiyorum, senden kurtulmak istiyorum. Ama yapamıyorum.