3. Bölüm

918 75 48
                                    

"Sabret ki her şey hissettiğin kadar derin ve sonsuz olsun. Sabret ki her şey gönlünce olsun" Mevlana.

****
"Haşa, kul zahmet görmezse cennetin lezzetini alamaz, Efendi." Diye cevap verdi Zeynep. Başını mahçup bir şekilde biraz öne eğmiş, yerdeki halıyı izliyordu.

"Hem ne diyedir bu endişen? İki halde de hür olmayacak mısın?" O derin kara gözleriyle baktı kıza, başını her zamanki gibi biraz eğmişti Zeynebin yüzünü görebilmek için. "İki halde de, benden kurtulmuyor musun, Zeynep?"

Genç kız ani çıkışıyla başını kaldırdı, dimdik ona baktı ve "Senden kurtulmak beni mesut etmez!" Dedi. "Zira senden kurtulmak değildir niyetim. Niyetim kendi dünyamı değiştirmek, kadının hakkı olduğu şeye ulaşmak. Bilim ve ilim öğrenmek bizim de hakkımız değil midir? Ayşe annemiz zamanında en akıllı bilim insanlarından biri değil miydi? Hatice annemiz en büyük iş insanlarından biri değil miydi? Allah bize helal edeni haram etmek doğru mudur?" Sesi gittikçe artıyor, daha da yüksek oluyordu, Cüneyd ise pür dikkat onu dinliyordu. Ona bunu başka birisi söyleseydi, muhtemelen bağırıp çağırırdı, bir ceza verirdi, fıtrata karşı geldiğini söylerdi. Fakat ikisinin arasında kurallar yok oluyordu, ziyadesiyle de cezalar olamazdı. Bu sebepten sakindi, sesini de, bedenini de, öfkesini de kontrol altında tutuyordu Cüneyd.

"Önce başından, başımdan büyük işlere kalkışıyoruz diye düşündüm. Kuralları değiştirmek bizim elimizde mi? Yeter mi gücüm?"

"Yeter. Yetecek. Eğer bir olup, doğru olanın peşine düşersek, hak olanı yapmayı niyet edersek, AllahuTaala bizi kollar, güç verir" Odada hızlıca göz gezdirdi kız, sanki biri olur da görür diye. Kimsenin olmadığından emin olunca, kocasına doğru bir adım attı.

Buna cevap olarak tebessüm etti Cüneyd Efendi.
"Sonra düşündüm, ve dedim ki, eğer gücüme gücünü katarsan, bana güç olursan, Allah nasip eder belki de."

Dediklerinden sonra Zeynep de gülümsedi ve dedi ki "Peygamber efendimizin yanında da kimse yoktu önce, Allahtan başka tabi." Hemen sonra da ikisi de ellerini göğsüne koyup, salavat getirdiler.

"Ona ilk inanan kişi, zevcesi Hatice annemizdi."

Aralarındaki bağ her seferinde daha da artıyordu. Hayır, aşk değildi hissettikleri, lakin büyük bir sevgiydi. Şu an, onlar aşkı sadece kitaplarda okur, tahminler edebilirlerdi. Fakat kim bilir? Belki, bir gün aralarındaki sevgi ve hürmet, alem kadar büyük olan aşka dönüşürdü.

Levent haklıydı muhtemelen. İkisi birbirinde yalnızca teselli bulmuşlardı, ama bu, o tesellinin en güzel teselli olmadığının anlamına gelmiyordu.

"Levent hoca ne diyor? Neymiş bu aramızdaki mesele?" Aralarında sadece iki küçük adım kadar mesafe vardı. Cüneyd Zeyneb'in tam gözlerine bakmak için başımı eğik tutuyordu sürekli, kız bunu anlasa da bir kelam etmekten sakınıyordu.
Cüneydin ettiği laftan sonra susup kaldı Zeynep.

"Sen duydun mu onları da?" Diye sordu masumca. Cüneydin başını sallamasıyla da "O bizim için endişeleniyor sadece, ondan dedi"

"Levent hoca beni düşünüyor mu bilmem, lakin başka kimi düşünüyor bilirim" Diyerek yüzü daha da ciddi hal aldı. Ne demek istemişti? Kimi düşünüyordu? Oğlanın bu lafları, kafasının iyice allak bullak olmasına sebep olmuştu. "Ancak sen onun dediklerini kendine sorum etme, düşünme. İnsanın başkalarına söyledikleri kendi duymak istedikleridir. Yazdıkları, okumak istedikleridir."

Ardından tam da bir şey söyleyecekti ki, kapıdan amcasının seslenişi geldi. Bunu duyan genç adam derin bir nefes çekti, kaşları çatılmış bir şekilde karısına dikti gözlerini.

"Onlar da mı orada?"

"Evet, ama-"

"Ben bugün eve varmayacağım, tekkede kalacağım. Kimseyle de muhatap olmak durumunda değilim. Bahad-" Tam da en yakını olam Bahadırı çağıracaktı ki, sözünü Zeynep kesmiş oldu.

"Cüneyd, madem kimseyle muhatap olmak istemiyorsun, bana bırak bunu." Onun ne hakkında bahsettiğini anlamadan, öylece baka kaldı Cüneyd. Zeynep onun anlamadığını görünce, kızın aklına onlar evlenmeden önceki hali geldi aklına. Zeynebi hazırlıklarıyla darladıklarında, Cüneydin söyledikleri geldi aklına. "Neye ihtiyacın varsa, bana söyle, bana bırak. O bana bıraktı, ben size bırakıyorum derim. Su gibi akar gider." Bu dediğini duyan adam gülümsedi.

Zeynep onun dilediği şeyleri bir kağıt parçasına yazdı, oylamayı da konuştu, tam çıkacakken ona dönüp şöyle dedi: "Feyza hanım seni çok merak etmişti, yazık oldu konuşmak istemediğin. Kaç saattir de kapıda bekliyor." Bunları söylemesinin sebebi, Cüneydin tepkisiydi. Feyza'ya karşı ne diyeceğini merak ediyordu. Ya da belki konuşmak isteyebilirdi?

Zeynep kendisi bile anlamasam sinir oluyordu Feyzanın endişelenmesine, üstelik de Cüneydin ona umursamadığını bir daha duyup, görmek istiyordu. "Yok canım, kıskançlık değil, öylesine sinir oluyorum." Diye avutuyordu kendini kız.

Kızın dediklerine şaşırmışçasına baktı adam. Dediklerine değil de, Zeynebin sinirli olmasına şaşırmıştı aslen. "O halde ona söyle, kapımıza değil, kalbimize vuran buyurdu; O da bana ala ve kafi oldu."

Son defa birbirlerine tebessüm ettikten sonra, vedalaşıp ayrıldılar. Kapıda bekleyenlere de dimdik başıyla çıktı Zeynep. Onun gözünün içine bakanlara karşı o da baktı, hiç kaçırmadı bakışını.

"Kimse merak buyurmasın, Cüneyd Efendinin sağlığı, afiyeti yerinde. Kendileri istirahat ediceğini söylediler, kimseyle de istişare etmeyeceklermiş." Oradaki kimseye konuşma fırsatı vermeden Bahadır ve Arife döndü, bunu fark eden ikili de hürmet ederek ellerini birleştirip, başlarını eğdiler. "Cüneyd efendi size bunları getirmenizi buyurdu" Diyerek elindeki kağıdı uzattı. "Onu rahatsız etmeden, kapıya bırakır gidersiniz."

Kimseye bir kelime etmeden, doğruca dışarıya yöneldi. Önünde herkes açılıyor, selam veriyor, arkasından da Cüneyd Efendinin zevcesi diye her türlü söz söyleniyordu.

"Beyi fenalaştığını duyunca, hemen de gelivermiş, baksana!"

"Çok yakışıyorlar, maşallah."

"Annesini bilemedim, ama kızı pek de hoş gibi"

"Bak hele, nasıl da yakışmış hanımannelik!"

"Cüneyd Efendi postu alırsa, yanında münasip biri var"

"Bak bi, madem Zeynep hanımanne böyle geziyor, demek ki postu Cüneyd Efendi alacak!"

Her türlü lafı işitse de, içi rahatlamıştı. Cüneyd onun içini ferah tutmasını söylemişti, artık geriye sadece sabr etmek kalmıştı..

__________________________________
Heyyoooo, hurmalarım ve cübbelerim, Ben geldiiim. Bölüm birazcık kısa oldu ama, belki biraz sonra bi sonraki bölüm de gelir.
Fragmanı gördünüz müü? Can senin yedi sülaleni siksinler he mi!!! Allah Kahru bela eylesin başına. Ömür boyu yüzün gülmesin senin.

Üzmüşler gene çocuklarımı. Hele ki Cüneydin o bakışı? Pazartesi fena olacak galiba.

Bol bol yorum yapın Allah Yaradan aşkına, ne düşündüklerinizi anlamıyom hiç.

Hadi öptüm aşk tanelerim 💋

Wicked game || CünZeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin