Tanıdım bölümü gibisinden
Texting gitmeyi düşünüyordum ama arada düz yazı gireceğim galiba 🫡badem'ime sevgiler ile <3
_______________________________________________
Aldığı nefes ciğerlerinde yakıcı bir his bıraktığında, parmaklarının ışığı kısılmış ekranın üzerinde seğirdiğini hissetti Arif.
Görüşü bulanıktı. Başı dönüyor, muhtemelen kaldırımın kenarında, dizlerini kendine çekerek aldığı küçük pozisyonda oldukça savunmasız gözüken bedeni deli gibi titriyordu.
Yedi saniye al
Dört saniye tut
Sekiz saniye verDört saniye al?
Sekiz saniye tut?
Yedi saniye ver?Sekiz saniye-
Nefes alabilmek için araladığı dudakları arasından güçsüz bir hıçkırık kaçtığında, mümkünmüş gibi daha da küçülerek kendini sardı Arif.
Karanlık ve ıssız bir sokağın kaldırımda oturmuş, öylece ölümünü bekliyordu sanki. Sıcak göz yaşları durmadan yanaklarını ıslatıyor, neden ağladığını bilmediği için beyninin garip sinyaller yollamasına sebep oluyordu.
Dur. Diye geçirdi içinden. Bu sözü durmadan akan göz yaşlarına mı yoksa bütününü sarsarak titreyen bedenine mi söylüyordu belli değildi. Yinede söylüyordu işte Arif. Bilincinin açık kalması için uğraştığı son saniyelerde, doktorunun hep söylediği gibi kendi kendini dinlemeye çalışıyordu lakin bunun da sonunun diğerleri gibi olacağını da herkesten iyi yine kendisi biliyordu.
Bu yüzden titreyip kasılmaktan, ağrımaya başlayan vücudu ile daha fazla dayanamayacağını anlayarak bakışlarını tekrardan ekranı kapanmak üzere olan telefona çevirdi savunmasız adam.
Görüşü buğuluydu fakat parmakları ezbere bildiği ismin üzerine giderken her şeyi olması gerekenden net kavrıyor gibiydi Arif. Yine bir anksiyete krizinin ortasındaydı. Başı dönüyor, vücudu titriyor, nefesi kesiliyor ve içi çıkana kadar ağlıyorken aklına tek bir isim geliyordu.
Cenan Adıgüzel.
Oysa ki en olmaması gereken isimdi o. Sanki bütün bu zorluğun içinde, Arif'i çaresiz bırakan, genç adamın tek başına kaldığı böyle bir anda bile vücudunu büküp küçücük bir hal almasına sebep olan kişi o gibiydi.
Yinede Arif'in aklında ki tek isimdi işte.
Liseyi bitirmiş, Üniversitenin düzenine alışmış, neredeyse iş sahibi olup aile kuracakları yaşlara gelmişlerdi. Fakat Arif ile Cenan'ı liseden beri birbirinden ayıramayan bu mesele hiç kaybolmamıştı.
Ne bir selam, ne bir muhabbet ne de bir dostluk vardı aralarında. Yalnızca gece yarısı aramaları, bilinçsiz yardım dilenişleri ve her çalışta açılan aramalar vardı.
Belki de buydu Arif'e güven veren? Aksi takdirde lisede kendisini gay olduğu gerekçesi ile durmadan zorbalayan, bulduğu her yerde arkadaşları ile kıstırıp korkutan, alay dolu mesajlar gönderen, eşşek şakalarına kurban belleyen kişinin, en kötü anında aklına gelen tek isim olması mantıklı olmayacaktı.
Cenan Adıgüzel, Arif'in zayıflığının ana sebebiydi.
Bir bireyin gelişimini en hızlı şekilde yaşadığı liseyi kendisine dar ettiği için Arif ondan ölümüne nefret etmeliydi. Fakat aralarında asla nefret olmadı. Olamadı.
Belki Arif o yıllarda kesin teşhisi olmasa bile kendini gösteren krizlerinde Cenan'ın yardımını hissettiği için. Belki her kriz sonrası Cenan asla kabul etmemiş olsa da masasında vişneli meyve suyu bulduğu için. Belki de aradan bu kadar yıl geçmiş olmasına rağmen Cenan telefonlarını ikinci çalışta açan tek kişi olduğu için.
Arif kendisini tamamıyla sarsıp bilincini yarı yarıya kapatan kriz anları dışında Cenan'ı aklına getirmediği için bu belkileri asla çözemeyecekti.
Kalbi göğüs kafesini acıtacak kadar güçlü bir vuruş ile gözlerini karartığında, hiç düşünmeden parmağının altında ki isme tıkladı Arif.
Sebepsiz bir güvenle biliyordu ki, bekleyişi uzun sürmeyecekti.
Yalnızca bir dıt.
Ve ikincide, telefon açılmıştı.
"Arif?"
Arif saatin kaç olduğunu kavrabilecek bir durumda değildi. Beyni, kendisini güçlü kalp çarpıntısı ile bu köşeye attığında yalnızca havanın karanlık olduğunu hatırlayabilecek kadar çalışıyordu. Fakat Cenan'ın hafif şaşırmış gelen boğuk ve sersem sesine bakılacak olursa, epey bi geç olmuştu.
Konuşmak istedi Arif, kendisini asla muhabbetti olmayan zorbasına muhtaç bıraktığı için aciz halinden yakınmak istedi lakin dudakları açılamıyordu sanki ve kendisi, konuşamamasının sebebinin deli gibi ağlaması mı yoksa ciğerini acıtacak sık nefesleri mi olduğunu bilmediği bir kaç saniye geçirirken, Cenan uykusundan sıyrılmış olmalı ki olayı açıklığa kavuşturacak şekilde seslendi telefon ahizesine.
"Güzel. Arif nefesini biraz tutman gerektiğini unutmuyorsun değil mi?"
Telefonun karşı tarafından gelen hışırtı sesleri, Cenan'ın sesinden daha net gelmeye başladığında sert bir şekilde hıçkırdı Arif.
Savunmasız hissediyordu. Aciz. Ölecek gibiydi. Bir şeylerden deli gibi korkuyordu fakat neyden korktuğunun bilincinde bile değildi. Yinede... yalnız da değildi. Kendisinin konuşmadığı telefon aramasının arasında dolanan hışırtı sesleri ona yalnız olmayacağını gösteriyordu.
"Cenan, sana ihtiyacım var."
_______________________________________________
Cenan'ın köy muhtarı skecini izlerken yazdım bunu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
missed call? | arcen
Fanfiction[mandalin] cenan: bir kez daha gecenin bir yarısı beni arayıp açtığım ilk anda ağlamaklı bir sesle 'cenan sana ihtiyacım var' dersen işler hiçte istemeyeceğin yerlere gidebilir güloğlan.