introduction

35 2 0
                                    

İnsanlar etrafta çığlık atarak delicesine koşturuyor, görüş alanımı engelliyorlardı. Gök gürültüsüyle bedenim titredi. Kötü bir şeyin olduğu barizdi. Ama ne olmuştu?

Yere düşen su damlaları şiddetini arttırırken kötü bir his içimi kapladı. Adımlarımı hızlandırırken yuvarlak hâlinde dizilmiş insanlara doğru yaklaştım.

Birkaç adım ötemde duran Bambam'i görmemle ona doğru ilerledim. "Ne oldu?"

Bambam tepki vermedi. Gözleri yere odaklanmıştı, kıpırdamıyordu bile. Kolumla onu sarstığımda tepki vermesini umdum ama hâlâ öylece duruyordu. Gözlerinden düşen bir damla yaşı görmemle kötü bir şey olduğunu anladım.

Bir adam yüksek sesle bağırdı. "Ölmüş mü?"

Ardından bir kadın yanıtladı onu. "Ölmüş, baksana. Bu hâlde yaşıyor olması bir mucize olurdu."

Boğazımı düğümlenirken etrafı saran çığlık seslerinin dikkatimi dağıtmasına izin vermedim. Usulca kalabalığın arasından geçtiğimde birkaç metre ötemde yerde yatan bir kadın cesedini gördüm. Üstü başı kan içindeydi. Sarı saçları yüzünü örtmüştü, kim olduğunu seçemiyordum. Ama kıyafeti, onun kıyafetiydi.

İnsanlar bağırmaya devam ederken zar zor cesede doğru yaklaştım. Aklıma gelen düşüncelerle dolan gözlerimi sildim. Tahmin ettiğim kişi olmamasını dileyerek cesede doğru eğildim. Genç kızın yüzüne gelen sarı ipeksi saçlarını geriye doğru atarken gözlerimi sımsıkı yumdum.

Hızlı hızlı nefesler alıp veriyor, titrememe engel olamıyordum. Tanrım, lütfen... Lütfen o olmasın.

"Sakin ol, Lisa," dedim kendi kendime. "O partiden ayrılmadı. Hâlâ oradadır."

Cesaretimi toplayıp gözlerimi açtım. Gözlerimi açtığım an yaşlar boşalmaya başladı. Hayır, hayır, hayır...

"Minnie..."

Kafamı göğsüne gömdüğümde bir hıçkırık dudaklarımın arasından havaya karıştı.

Bunu kim yapmıştı? Neden yapmışlardı? Minnie'nin kimseye zararı dokunmazdı ki. O kimseye zarar vermezdi. Melek gibiydi o. Adeta kanatsız bir melekti.

Koluma birinin dokunmasıyla kafamı çevirdim. Bang Chan'dı.

Kollarımı boynuna sararken hıçkırarak ağlıyordum. Chan bana sımsıkı sarıldı. Sırtımı sıvazlarken, "Ağlama, emin ol o da bunu istemezdi." dedi.

"Şimdi elimizden gelen tek şey katilini bulmak. Minnie'nin kanı yerde kalmamalı."

Elimle gözyaşlarımı sildim. "Kim olduğu belli mi? En son kim geçmiş buradan?"

Bang Chan kafasını salladı. "Kesin değil ama Jungkook olduğundan şüphelenenler var. Partiden en son o çıktı. Arabasını birkaç dakika önce görmüşler. Onu bulup öldüreceğim."

Gözyaşlarımı silerken, "Jeon Jungkook demek," diye fısıldadım. "Onu doğduğuna pişman edeceğim. Bu yaptıklarının bedelini çok pis ödeyecek."

Coming Soon...

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 20 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

corpse | liskookWhere stories live. Discover now