SİNİR DOLMUSTU HEMEN YB YAZMAYA GELDİM SELAMSLM
iyi okumalaarrr!!💞❗
----
"Changbin istemiyorum ya!?" Prens yüzünü buruşturdu ve önünde duran süt dolu bardağı yavaşça itti.
Changbin derin bir nefes aldı ve küçüğün yanına oturup ona ters ters bakmaya başladı, "bak içmezsen nasıl güçlü olacaksın? İleri de kral olduğun zaman zeki olman lazım!" Minho yüzünü buruşturup yanında oturan bedene döndü; "süt ile zekanın ne alakası var?" Changbin,uzatmaya devam eden bedene baktı ve iç çekip ayaklandı. Sütü aldı ve çıkacakken tekrar prense döndü, "bu arada yarın kraliyet için asker seçimleri olacak,halktan insanlar falan gelecek. Bugün de bir kaçı şimdiden gelmiş, etrafta tanımadığın birilerini görürsen çığlık atma..hani alışkınsın ya!"
Changbin,prensine ima yaptığı zaman Minho kaşlarını çattı ve "hey,lord Changbin! Prensin ile nasıl böyle konuşursun!?" Dedi,dalgayla. Changbin güldü ve odadan çıktı, o an Minho ayaklandı ve ayaklarını sürüye sürüye yatağına yürüdü ardından vücudunu yumuşak zemine bırakarak gözlerini kapattı yavaşça.
***
"Hadi,biraz hareket!" Komutan Jay,askerlere bağırdığı zaman hepsi daha da hızlanmış ve düzgün bir koordinat halinde hareket etmeye başlamışlardı.
Prens Minho ise odasının balkonunda askerleri izliyordu,tek ses etmeden. Aslında bir prens olmak yerine halktan biri veya asker olmak isterdi,o kadar da zor değildir diye düşündü.
Babası yerini kendine devrettiği zaman, büyük sorumluluklar ile başa çıkacaktı genç prens ve işte o bunu hiç istemiyordu.
Canı sıkıldığı için ayaklandı ve pelerini üzerine geçirip odasından çıktı, Changbin ise odanın önünde resmen ayakta uyukluyordu. Bu sıralar fazlasıyla yorgundu lord changbin.
"Pışt." Diye seslendi prens,
Changbin anında yerinde sıçradı ve prensine baktı, "özür dilerim prensim.." dedi ve saygıyla eğildi. Minho ona gülümsedi ardından o da yavaşça ve saygıyla eğildi. "Odana git ve dinlen Changbin."
Lord Changbin, prensin isteğini geri çevirecekti fakat bunu anlayan Minho kaşlarını çattı ve "benim sözümün üzerine söz mü söylüyorsun sen!? Bu bir emirdir,git ve dinlen." Dedi.
Changbin gülümsedi ve bir elini göğüs hizasına gelecek kadar diğer elini ise beline koyup eğildi,odasına doğru ilerledi. Minho arkasından bir süre bakmış ve ilerlemeye başlamıştı, kraliyette telaş hakimdi. Nedeni bilinmez ama bu prensin içini istemsiz huzursuz etmişti.
Yine de pek umursamadı ve büyük bahçeye adımladı,askerler burada pratik yapıyor olmalılardı.
Büyük bahçe Minho için her zaman güvenli alan olmuştu, küçüklüğünü burada geçirmişti. Tek bir arkadaşı bile yoktu,kimse onunla eğlenemezdi. Changbin vardı bir tek fakat onunla da doğru düzgün iletişim kuramazlardı. Kral ve kraliçe küçük oğullarının halktan insanlar ile iletişime geçmesini doğru bulmazlardı, Changbin'in ailesi de kraliyette yaşayıp yemek yapan insanlardan farksızdı onlar için.
Hep tek takıldı prens, bundandır ki fazla enerjikti. Küçüklüğünde yapamadığı şeyler içinde kalmış ve şimdi yapmak istiyordu. Çocuk gibi eğlenmek istiyordu,tabii yapamazdı çünkü o bir prens ve geleceğin kralıydı. Onun ciddi olması ve ağırlığını koruması için herkesi azarlaması gerekiyordu. Tabii Minho bunları yapamazdı,kaba biri olmak ve kimseyi kırmak istemezdi.
"Prensim.." komutan Jay,beş dakikadır hareketsiz şekilde dikilip yere bakan bedeni fark edince yavaş adımlarla yanına yaklaştı ve saygıyla eğilip seslendi. Minho kafasını kaldırdı ve hemen yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi,bu hep yaptığı bir şeydi.
"Merhaba komutan Jay, rahatsız olmayın lütfen. Sizi işinizden alıkoymak istemem."
Komutan Jay gülümsedi, "ziyan yoktur efendim, şöyle oturun isterseniz." Minho,Jay'in işaret ettiği çardağa baktı ama onun oturmak için başka planları vardı. "Sağolun,siz devam edin lütfen."
Komutan Jay,ayakta duran bedeni onayladı ve eski yerine,askerlere emir verdiği yere geçti.
Minho etrafı izledi, askerler ilk önce kendilerini tanıtmış ve daha sonra kılıç sınavından geçmeye çalışmışlardı.
Daha fazla izlemek istemeyen prens, kendisine bakan bir kaç kişiye baş selamı verdi ve küçük bahçeye doğru ilerlemeye başladı. Buraya fazla gelmezdi ama yine de geldiği zaman iyi hissederdi,her zaman oturduğu bir bank vardı mesela. Arkasında gül bahçesi vardı,bu yüzden çok güzel kokardı. Yine de küçük bahçeye pek özen gösterilmezdi,bu prensi üzse bile krala söylediği zaman sadece "uğraşacak başka önemli durumlar var prens." cevabını almıştı.
Küçük bahçenin kapısını yavaşça açtı,daha sonra arkasından kapattı ve her zaman ki yerine doğdu yürümeye başladı ama en sevdiği banka oturan başka bir beden görünce kaşlarını çattı. Hayır,bu kendi yerine oturduğu için değil; tabii ki kendi gibi herkes oraya oturabilirdi ama bu bedenin siyahlar ile kaplı gizemli bir genç olması işleri değiştiriyordu. Hem,bu saatte Lee kraliyetinden kimse gelmezdi küçük bahçeye.
Yavaşça banka doğru adımladı,tam karşısında durduğu zaman; oturan beden kafasını hızla kaldırdı. Minho, şaşkınca kaşlarını tekrar çattı. Bu,meydan da karşılaştığı ve kendisini düşmekten kurtaran bedendi.
"Oh,siz.." dedi,Minho. Beklemiyordu aslında ki yüz ifadesi de bunu beklemediğini belli eden nitelikteydi zaten.
Bankta oturan genç ayağa kalktı yavaşça ve saygıyla eğildi, "merhaba,prensim."
---
OF BEGENMEDİM HİC.
opuorum umarim siz
begenirsiniz 💞❗🌟oy; 6
yorum; 25-rubis!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nervous, minchan!!
FanfictionLee kraliyetinin veliaht prensi Lee Minho ve düşman kraliyette ki Hwang kraliyetinin en güvenilir sağ kolu Christopher Bang Chan.