8. Bölüm

36 6 0
                                    


Iyi okumalar🐢
...

10 gün önce.

Taehyung.

"Me before you" izlemeyi bitirip salya sümük ağlarken sanki defalarca izlememiş gibi yine aynı şekilde sonlanan film yüzünden bir peçete daha alıp burnumu sildim.

"Aptal herif. Kız seni seviyor. Seni olduğun gibi seviyor. Neden ölümü seçiyorsun ha? Alçak puşt." Toparlanmam gerekiyordu. Bir şekilde artık hayata dönmem gerekiyordu. Sonuç olarak yapabileceğim birşey yoktu. Hoseok, hyungumla beraberdi. Ben ise yalnızdım. Hemen banyoya gidip yüzümü yıkadım. Aynada harap olmuş görüntüme bakınca yüzümü buruşturdum. Bok gibi görünüyordum. Aynadan çıkmış gibi duran göbeğime baktım.

"Kilo mu aldım ben?" Belki de çirkin olduğum için Hoseok sevmedi beni. Saçmalama Taehyung. Seni seven insanlar var. Jungkook. Jungkook var, evet. Hemen telefonumu çıkarıp Jungkook'u aradım.

"Taehyung? Birşey mi oldu?"

"Yok, birşey olmadı. Jungkook beni seviyor musun?" Karşı tarafta sessizlik oluşunca yutkundum. Sevmiyor muydu beni? Bana katlanıyor muydu? Gerçi son zamanlar uzaklaştık biraz. Belki de beni unutmuştu artık.

"Ben kötü biri miyim, Jungkook? Neden cevap vermiyorsun?"

"Hayır, hayır, tabi ki de. Sen nasıl kötü biri olabilirsin ki?" Dolan gözlerimi elimin tersiyle sildim. Sesimi toparlayarak ağladığımı belli etmeden cevapladım onu.

"Teşekkür ederim. Iyi geceler, Jungkook." Telefonu kapatıp tekrar aynaya bakmaya başladım. Elimi karnımın üstüne koyup yandan kendimi inceledim. Yaşlar yanaklarımdan akmaya başladı. Çirkin miyim? Kötü biri değilsem, sevilmeme nedenim çirkin olmam. Jungkook beni sevdiğini söylemedi. O da mı çirkin olduğumu düşünüyordu? Kafamı ellerim arasına aldım.

Doğru düşünemiyorsun. Birşey yok. Hoseok sadece sevmedi seni. Birşey yok. Birşey yok. Sakinleş. Iyisin. Iyisin. Aynadaki halimle göz göze geldim.

"Ama Jungkook? Neden sevdiğini söylemedi?" Yere çöküp bacaklarımı kendime çektim. Krize girmiş gibi titriyordum. Birşey yok, birşey yok. Birşey yok. Sakin ol. Tırnaklarımı kollarıma geçirip çizmeye başladım. Iğrenç hissediyordum. Oturduğum için toparlanan göbeğimi görünce nefes alışlarım hızlandı.

Ne kadar aptal bir çocuksun. Iğrenç bir çocuksun. O orospu annen gibi zavallısın.

"SUS! Sus, sus, sus." Kafama indirdiğim darbeler hatıralarımı susturmaya yetmiyordu.

Kimse sevmiyor beni. Ne yapacağım? Ne yapacağım ben? Vücudumu acır gibi süzdüğümde bakışlarım olduğundan daha şişkin gibi duran karnıma indi. Kafamda mı kuruyordum? Neden beni beğenmiyorlardı? Neden?

Düşünmedim. Kafamın içinde tartmadım bile. Hemen yanımdaki klozete çöküp öğürdüm. Sadece tükürüklerim geliyordu. Parmağımı boğazıma kadar sokup tekrar denedim. Boğulur gibi oluyordum. Baskıdan dolan gözlerimi umursamadan doğruldum. Diş fırçamı alıp bu sefer onu denedim.

"Çık, çık, hadi, çık." Yediklerimi çıkardığımda ağlamaya devam ediyor, karnımdaki geçmeyen şişlikle tekrar kendimi kusmaya zorluyordum. Ne kadar denesem de birşey olmuyordu. Lanet olsun.

Elimle karnımı sıkıp kanatana kadar çizikler atıyordum. İçim çıkacak gibi ağlarken sürünerek duşakabine girdim. Suyu açıp sıcak suyun vücudumu yakarak ilerlemesine izin verdim. Canım acıdığı için ağlıyordum. İçim açıyordu.

Jungkook bile sevmiyor beni. O hep yanımda olurdu. O bile sevmiyor artık. Benim yüzümden. Hepsi benim yüzümden. Aptal Taehyung. Hiçbir bok olmayı beceremedin. Ne iyi bir evlat, ne iyi bir arkadaş. Bok kadar bile değilsin.

...
Taehyung hayatının uçuruma sürüklenmesine neden olacak şeyi yaptıktan sonra ıslak olmasını umursamadan bahçeye çıkmış ve uyuyana kadar gökyüzündeki annesiyle konuşup özürlerini sıralamış ve günden güne bir çiçek gibi solmaya başlamıştı.

Günümüz.

Yugyeom heyecanla kapıya doğru ilerlemiş ve kapıyı açıp hoşlandığı çocuğu karşılamıştı.

"Efendim, hoş geldiniz. Sizi bu güzel restoranımızda ağırlamak ne kadar onur verici." Jungkook kıkırdayarak onun omzuna vurup içeri geçmişti.

"Bayağı ciddi hazırlanmışsın. Nasıl seversin bilmediğim için hepsinden aldım." Elindeki atıştırmalıkları kaldırdı.

"Bayağı almışsın, oturmuşken Kung Fu panda 4 de mi aradan çıksa?" Jungkook parlayan gözleriyle adama döndü.

"Şaka yapıyorsun. Sever misin?"

"Bayılırım. Geç hadi, salona. Ben de yemekleri getireyim." Jungkook ona dönüp yardım etmek istediğini söyleyince Yugyeom engel olup herşeyi hazırladığını söylemişti.

"Tamam, o zaman kilit soruyu soruyorum. Tai Lung haklı mıydı?" Yemekleri bırakırken sorusunu yöneltmişti Yugyeom.

"Bence haklıydı ya. Ustasından bir takdir istemişti sadece. Emeklerinin boşa gitmesine olmuştu o öfke." Jungkook kendi düşüncesini öne sürünce Yugyeom da onu kendi fikriyle cevaplamıştı.

"Ama içinde kötülük olması da var. Tai Lung iç huzuru da bulamazdı bence. Güçlü olabilir ama ejderha savaşçısı olmanın tüm veri mi desem taşımıyordu işte. Doğru programlanmamış."

"O da olabilir ama ben seviyorum Tai Lung'u."

"Ben de." Yugyeom filmi devam ettirecekken Jungkook'a döndü.

"Baştan başlatayım mı? Bu arada dublaj izliyorum, lütfen linçleme. Orijinal izleyince dublaj izliyor gibi hissediyorum." Jungkook elini hayır anlamında salladı.

"Yok, şimdi tekrar izleme aynı şeyleri. Ben de animasyonları dublaj seviyorum." Yugyeom filmi devam ettirirken Sid'in "Ben seni bayan sanmıştım o şey miydi?!" diyerek kaçtığı sahneye Jungkook gülüp heyecanla izlemeye başladı. Yugyeom gelip oturunca bakışlarını ona çevirdi.

"Hadi dene. Ama önce özel sosumu kendim dökerek servis etmek isterim." Bir şef edasıyla konuşmasına karşılık Jungkook onu gurme rolüne girerek onayladı. Ikisi de gülerken Yugyeom havalı şekilde sunumu tamamlamıştı.

"Hadi dene. Bayılacaksın." Jungkook rolüne devam ederek aldığı ilk lokmayı yüzünü şekilden şekle sokarak yerken Yugyeom onun bu hâline ölüyor gibi hissetmişti.

"Fena değil." Yugyeom'un bozulan yüzüne karşılık kıkırdadı.

"Şaka yaptım, şapşal. Aşşşırı iyi." Keyifle yemeklerini yerken izledikleri animasyonu kahkahalarla izliyorlardı.
...
Sevmişsinizdir umarım. Pek birşey söylemek istemiyorum şimdilik. Sağlıcakla kalın 🫶🏻

'Everything I wanted' vkook✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin