ARKLAR yazıom inş okursunuz xd yOrum yapın haaaa :P
Evde oturup son yazımın editini yapıyordum. ''KADINCA'' dergisinin ''Bu ay önerilerim'' köşesini yazmak bir hayli zordu. Saat 12yi geçmiş kahvem bardağımdan taşmıştı artık.
1+1 dairemde pembe neon ışığımın altında artık uykusuzluğun son demlerini yaşarken odadan bri tıkırtı duydum. O da neydi? aşırı korkup elime telefonu aldım ve tiktoktan canlı yayın açtım. elim birden oraya gitmişti ama ben anonim bir hesaptım ve sadece hoşlandığım çocuğu takip etmek için açmıştım. zatebn 1 takip eden vardı o da başka bir anonim hesaptı.
İçeri odaya giridğimde hiçbir şey göremedim. Tam odadna çıkacakken çorap çekmecemden tıkırtının geldiğini fark ettim. Aman tanrım... bu de neydi böyle. Fare falan mı? ayyy daha neler.
Çekmeceyi açtığımda çoraplarımı yiyen bir fare göreceğimi sanarken bambaşka bir dünya gördüm.,
İçerisinde büyük bir ışık hüzmesine sarılmış bir merdiven gözüküyordu.
Noluyo ya dedim. Olayın şokuyla merdivenden bir adım attım. Birden merdivenden yuvarlanmaya başladım...
Gözümü açtığımda renkli tuğlalarla örülmüş bir duvarın dibindeydim. Burası kuytu bir sokaktı. Ama her şey normalden daha farklıydı. Gökyüzü asfalt renkte yer ise gökyüzünden oluşuyordu. Sanki hiç olmadık renkler yanlış eşleşmiş gibiydi. Bir çöp konteynırın yanındaydım ama çöp konteynırında yeni açmış çiçekler vardı. Burası neresi be. Bizim orayua hiç benzemiyor pardonnn kadıköye ne taraftan gidebilirim? diye seslendim. Kimse yoktu ben de ileride seslerin geldiği caddeye doğru ilerledim.
Yolda yürüyen insanımsı ve eşyamsı canlılar vardı. Çok üzerine durmak istemedim. Sonuçta kimsenin görünüşüne karışamam ve yargılayamam. O sırada önümde duran bir çaydanlık buharıyla bana günaydın dedi. Ben de ona günaydın dedim. Bana pek cevap vermedi sanırım bana değil de karşıdan gelen yeşil renkteki insana demişti. Pardon özadaklardna gazilere ne kadar gidiyor diye sordum
çAYDANLIK'' HIII NEEE?? SEN DE KİMSİN? NOLUYOR YA?'' dedi ve sinirle yanımdan uzaklaştı.
Ay burası neresi artık ya benim ev nerde? hEMEN yanındaki bir dükkana girdi. Bu dükkan bir cafeydi. Ama tabelasında ÇAYE yazıyordu.
''pardon bakar mısınız? ya biri bana yarıdm edebilir mi?''
etraftaki canlılar onu hiç umursamadan devam ettiler
''lan alooo kimse görmüyor muy beni?''
canlılar istifini bozmadna devam ettiler.
''ayy imdat yaa ben öldüm de görünmez mi oldum? burası cennet mi? ama hiç kimseyi tanımıyorum allahm. burası olsa olsa cehennem''
yeterrrr biri baksın bana yaa diyip bir masayı devirdi. masa devrilince çayenin uğultusu ve insanların kahkahası bölündü. herkes dondu ve kitlendi. o sırada bir siren sesi duydu. dındındındı siren sesiyle yaklaşan araçlar olduğnu fark ettim. birden oradan uzaklaşmak istedim.
dışarı çıktım ve ara sokaklara daldım. ben çıkarken arkamdan ''yakalayın onu düzenbazzz yakalayın şu düzenbazııı'' diyorlardı. ara sokaklarda koştururken birden bir şeyin beni durdurduğunu daha doğrusu bana çelme takması sonucu yere kapaklandığımı fark ettim.
Ama şu an... şu an kafamda siyah bir çuval ile bir araçtayım ve nolduğunu bilmiyorum...