Giriş

11 1 3
                                    

Kimse bir insanın intihar edene kadar yaşadıklarını konuşmaz, sadece intihar edişi konuşulur.

O insan intihar etme aşamasına gelene kadar defalarca kez sınava tâbi tutulur, insanlardan yardım dilenir. Ona uzatılan tek bir el bile onu ayağa kaldırabilecekken, kimse bunu umursamaz. İntihar edene kadar pek çok yoldan geçilir. Hepsi sizi zorlar, en sonunda devamında alacağınız şeyin mutlu bir hayat mı, yoksa daha kötü bir hayat mı olduğunu bilmemek sizi çıkmaza sokar ve devam etmek istemezsiniz.

Bir çocuk uçurumdan aşağıya atlayıp ölmüş. Bu herkesin dilden dile konuştuğu bir olay olmuş. Onun daha küçük olduğu düşünülmüş; ama kimse o çocuğun uçurumun eşiğine gidecek kadar ne yaşadığını sorgulamamış.

Zamanında teyzem derdi ama pek umursamazdım. Kendin dışında kişileri düşünmemelisin cümlesi gerçekten doğruydu, evet. Bu cümle benim hayatımı baştan sona tekrar yaratabilirdi.

Ama kendin dışında kimseyi düşünmezken kişileri hayattan soğutmaya kimin ne hakkı olabilirdi ki?

Her insan intihar ederdi. Her insanın bir intihar anı olurdu. Kimisi fiziken, kimisi ise ruhen; herkesin intihar ettiği bir an olurdu. En azından ben buna inanıyordum. Bazen hayatın üzerinize gönderdiği baskı sizi yaşamaktan soğutabilirdi. Kimisi ruhunu öldürüp yola devam ederdi, kimisi ise tamamıyla yok olmayı seçerdi.

Ruhunuzu öldürmenin daha mantıklı olduğunu düşünürdüm. Ta ki kendi ruhumu öldürene kadar.

Kendi ruhumu yok sayıp aslında içten içe öldüğüm günü unutmak isterdim, herkes unutmak isterdi lakin bu imkansızdı. Bunu imkansız kılan öldüğünü düşündüğünüz ruhunuzun içindeki kırıklardı. Parça parça, kimi zaman sizi yok ederek ortaya çıkarlardı. Bazen kendinizi bitirirdiniz, bazen ise çevrenizdeki suçlu veya suçsuz kişileri.

Yetim kalmış bir çocuk hayal edin. O çocuk hayatı boyunca hep bir acıyla yaşayacaktır. Bir şey yok gibi gözükür ama o çocuk ölene kadar annesiyle babasının yokluğunu yaşayarak kendini mahvederdi.

Herkesin bir yok oluş anı vardı, herkesin bir kırılma anı vardı.

Kırılma noktası. Bu herkesin bir kırılma noktası da olurdu. Size gerçek benliğinizi hatırlatan, ruhunuzu canlandırıp sizi özgür bırakan birisi veya bir şey illa ki olurdu.

Darla Ross. İnsanların gözünde nasıl bir kişiliğim vardı? Bunu o kişi belirlerdi. Ruhumu bedenimde hapsederek hayatımın hatasını mı yaptım, yoksa kendi kırılma anımı mı inşa ettim bilmiyordum. Sadece yanımda kimsenin kalıcı olarak duramayacağına inanıyordum.

Belki de zaman öyle bir hâle getirecek ki beni yanımda kalıcı olarak duracak kişileri kendim yok edeceğim.

Odamın kapısını kapattığımda bu düşüncelere ara vermek istiyordum. Odaya girdiğimde ilk ilgimi çeken şey kısık şekilde açık kalmış olan camdı. Eğer yanlış hatırlamıyorsam sabah evden çıkmadan önce odamın camlarını kapatmıştım. Bir saniye, perdeler neredeydi? Kaşlarımı çatacakken aklıma teyzem geldi ve aptalca düşüncelere son verdim.

Büyük ihtimalle teyzem perdelerimi değiştirmişti. Onunla yaşamak biraz garip geliyordu. Bunun nedeni senelerdir yurtlarda kalıyor olmamdı. Yanınızda kendi kanınızdan birinin olması sizi bir bakıma rahatlatıyor gibiydi.

Çantamı yavaşça kapının kenarına indirdiğim esnada çatı katındaki odamı inceledim. Teyzem sadece perdeleri değiştirmemişti; yatağın yerine kadar bir çok değişiklik yapmıştı. Kenarda duran dolabın yanındaki iki bavulu gördüm. Bavullarımı dolabın yanına koymuştu. Dolabın yanına gidip içini inceledim ve boş olduğunu gördüm.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 25 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kırılma NoktasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin