"Kızım ya gel bir deneyelim işte, cillop gibi sesin var neye bu inat anlamadım ki?"
Bıkkınlıkla gözlerini devirmiş öylece arkadaşının boşa çabasını izliyordu. Elleri saçlarına gitti, şöyle bir karıştırdı. Müzik anadalıydı halbuki. Ancak saatlerdir önünde duran şarkı sözlerine göz ucuyla dahi bakmamıştı.
"Ay asıl senin bu inadın neye? İstemiyorum dedim değil mi? Bir şarkıcılığım eksikti. İyi böyle boşver."
Göz devirme sırası arkadaşına geçmişti. Yapmadığı şeydi sanki şarkı söylemek. Üstelik bunun en büyük tutkusu olduğunu da biliyordu. Neden sıcak bakmadığını bir türlü anlamıyordu. Ancak bilmiyordu ki Rojbin, Yabani bittiğinden beri, yani yaklaşık iki yıldır şarkı dahi söylemiyordu.
Bertan ile sette beraber şarkı mırıldanmayı kestiklerinden beri şarkı söylemek kendisine zulüm gibi gelir olmuştu. Bir buçuk yıldır yaptığı gibi yine aklına gelince derin bir nefes doldurdu ciğerlerine. Her seferinde böyle mi olacaktı? Her seferinde aklına düştüğünde ilk anki gibi nefesini mi kesecekti?
Hala neydi bu kadar onu etkileyen? Tamam işte dizi biteli bir buçuk yıl olmuş, farklı projelere, farklı hayatlara atılmışlardı. Hayatlarına farklı farklı insanlar girmişti. Peki neden hala düşündüğünde kalbi sıkışacak gibi oluyordu? Neden söküp atamamıştı bazı şeyleri içinden?
"Ne oldu? Bir iç çektin, hayırdır?"
Umut'un hevesli konuşmasıyla yüzünü buruşturdu. Bir yıla aşkın süredir kimseye bahsetmemişti bu hislerini, açıkçası bahsedeceğini de pek sanmıyordu.
"Yok bir şey, bak işine."
Arkadaşının kendisini taklit edip Hamur ile oynamaya devam etmesine gülümsedi. Önünde açık duran sözlere baktı. Sözler çok garipti, kalbinde bir yerlerde henüz bitmemiş bir şeyleri harekete geçiriyor gibiydi. Şarkı çok fazla, Bertan'dı. Bertan'ı anımsatıyor, onu bir buçuk yıl öncesine götürüyordu. İçinden bir şeylerin koptuğunu hissetmişti. Sözleri bir kere daha okumaya cesareti yoktu. Göz ucuyla şarkının adına baktı tekrardan: Yarım Kalan Roman.
"Kim göndermiş, isim falan yok mu?"
Kendisi setten geleli bir saat kadar oluyordu. Umut vizelerinden sonra özlem gidermek için yanına gelmişti. Söylediğine göre kapının sesine uyanmış ve kapıyı açtığında bir postacı tarafından eline bir zarf sıkıştırılmıştı.
Zarfın üzerinde yalnızca Rojbin'e olduğu yazıyordu ve gönderen kişi belli değildi. Umut defalarca göndereni öğrenmek istese de postacı kesin talimat aldığını söylemiş ve kim olduğunu Umut'a söylememişti. Rojbin geldiğinde ise direkt olarak zarfı açmışlar ve içinden minik bir not ile şarkı sözleri çıkmıştı. Umut başını iki yana sallarken Rojbin notu eline alıp tekrar okudu.
"Sesinize çok yakışacağını düşündük."
Başka hiçbir şey yoktu. Ne isim ne iletişim bilgisi. Yalnızca şarkı sözleri ve not. Sıkıntılı bir nefes verdi. Bu şarkıyı seslendirirse hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordu. İçinden bir ses bunu ona fısıldıyordu. Kalbi gereksiz hızlı atmaya başladı. Bu şarkıda garip bir şeyler vardı. İçten içe deli gibi söylemek istese de bir yanı deli gibi korkuyordu.
****
"Paydos! Bugünlük bu kadar arkadaşlar, herkesin emeğine sağlık!"
Yönetmenin komutuyla partnerine sarılıp vedalaştı. Setteki diğer çalışanlarla da vedalaşıp kendisini karavanına attı. Hızla üzerini değiştirip saçı ve makyajının silinmesi için sandalyeye bıraktı kendisini. Bu sırada üzerini değiştirmiş Ozan kendisini Rojbin'in yanındaki sandalyeye bıraktı.