I: İzler

25 3 0
                                    

(Peren'den)

2012

Kalabalık sokaklar, nefes bile alamadığın o otobüsler... Beni geren her ne varsa bu şehirdeydi. İnsanlar, insanlar ve insanlar... Kaçmak her zaman bir çözüm gibi hissettiriyordu ama arkamda bıraktıklarım da canımı yakıyordu. Kalsam boğuluyordum, gitsem yetişemiyordum.

Üniversiteye başlayalı 2 ay olmuştu. Gerginlik üstümdeydi. Dersleri yetiştirememe korkusu, geleceğimin nasıl olacağını kestirememem... Her şeyi bir anda düşünmeye başlayınca bedenim fazla tepki vermeye başlamıştı artık.

İki gündür odamdan dışarı çıkmıyor sadece yatıp şarkı dinliyordum. Hangi şarkıları dinliyordum ya da sürekli beni arayıp kontrol eden annem ne diyordu hatırlamıyordum bile. Kaç kez hastaneye kontrole gidip en azından ilaçlarımı almamı söylemişti annem. Ona bile üşeniyordum. Elimde değildi bu. Kaçıyordum sorumluluklarımdan. Belki tembellik belki bambaşka bir şeydi bu ama bana zarar veriyordu bu belliydi.

Kimseyle konuşmayıp günlerce susmak ilacım olmuştu sanki. Aklımda olan düşüncelerin dinmesini beklemek benim için en doğru şeymiş gibi hissettiriyordu. Kimseye danışmazsam derdim de kalmaz ya da kimsenin canını sıkmam. Bu düşüncelerim yalnızım ben dememe neden oluyordu. Günün sonunda derdim ama kendime, "Etrafında onca insan var. Yalnızsan bunun suçlusu sensindir. Belki de senden çok sahip olduğun düşüncelerindir." diye.

Kaçmanın bir çözüm olmadığını uzun bir zaman sonra anlamıştım. Geçen zamanda çok insan kaybetmiş kendimi suçlamıştım elbette. Bu sefer farklı olsun artık diyerek ayağa kalktığım zaman hiçbir şey olmamış gibi kaldığım yerden devam etmeye başlamıştım.

Üniversitede geçici arkadaşlarım vardı elbette. Fakat Ada yanımda olan en yakın dostumdu. Onunla aynı üniversiteyi tutturmak hayatımdaki en güzel şanstı diyordum.

Ada ile ders çıkışı sürekli gittiğimiz bir sahaf vardı. Aylin teyze oranın sahibiydi. Sürekli sohbet ederdik onunla. Eğlenceli, kültürlü bir kadındı.

O kadar çok yanına gelmeye başlamıştık ki artık üniversitenin ilk senesinin sonuna doğru tam anlamıyla çalışmaya başlamıştık. Gelişen samimiyetle dükkân daha eğlenceli bir hal almıştı.

Üniversitenin ilk senesinin bitiminde Ada ailesinin yanına, köyüne, gitmişti. Benim o senelik hiçbir planım yoktu. Sadece kazandığım para ve tatil günlerimle geçirmek istemiştim zamanımı.

Aylarca sahafta çalışınca sanki daha enerjik hissetmeye başlamıştım. Sorumluluklarımı es geçmekten ziyade elime geçen ilk fırsatta işlerimi bitirir olmuştum. İyi gelmişti çalışmak. Belki de para kazanmak.

Aylin teyzenin tatil günlerinden biriydi. Akşam sekiz gibi insanların sesleri daha da sık gelir olmuş ama sahafa gelen insan sayısı iyice azalmıştı. Akşam vakti kimsenin ilgisini çekmiyordu sayfalar. Eğlence mekanları ağzına kadar doluydu. Sigara içen, öpüşen çiftlerle doluydu çoğu köşe. Bense kapının önüne oturmuş pikapta çalan şarkıyı dinler olmuştum.

Boğuk havanın varlığına kıyasla zihnimde canlanan hava birbirinin zıttıydı. Esen o hafif rüzgâr saçlarıma vururken mayışmıştım resmen.

Yapmam gereken son şeyler için ayağa kalkmış uzunca bir bakmıştım dükkâna. Derin bir nefes alıp elime aldığım süpürgeyle etrafı süpürürken şarkının tatlılığına bırakmıştım kendimi.

Bahar Gecesi EsintisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin