"Üf... aman be! Kusacağım galiba... " Yerde oturmuş dördüncü noodle paketimi bitiremiyeceğimi anladığımda noodle paketini yere bırakarak olduğum yerden kalktım. Televizyonu kapattım ve etrafa bakmaya başladım. O kadar dağınıktı ki... Anlatamam. "Yani, sözde tek eve çıktığım zaman çok düzenli ve özenli bir hayatım olacaktı. Şu hale bak! " Deyip yastıkları koltuğun üzerine yerleştirdim.
Koltuğa baktığımda son bir yastığın eksik olduğunu farkettim ve etrafa bakmaya başladım. Yastığı bulamadım. Son olarak odama girdim ve yastığımın odamın penceresinin altında olduğunu farkettim. Sinirden gözlerimi devirdim ve yastığı elime alarak söylenmeye başladım. "Yani, ben mi gerizekalıyım, yoksa sen mi lanetlenip buraya kadar kendi kendine geldin?!" Bir yandan midem bulandığı için karnımı tutmuş, bir yandan da odanın havasız kaldığını farkettiğim için elimdeki yastıkla pencereyi açmaya çalışıyordum.
Pencere açılmayınca biraz zorladım. Ve çekiştirirken birden açılmasıyla, elimdeki yastığın düşmesi bir oldu. "Yaa!" Diye bağırabildim sadece sinirden. Ve aşağıya baktığımda elinde şimdi düşürdüğüm yastık olan bir çocuk gördüm.
Benim yaşlarımda bir çocuktu. Sinirle kafasını yukarı kaldırarak pencerede ki bana baktı. "Sen mi attın bu yastığı kafama?!" Diye sordu sinirli bir şekilde. "Sanırım evet... " Dedim mahçup bir şekilde kafamı kaşıyarak.
"Nasıl becerdin Pardon?" Diye sordu çocuk aşağıdan. "Valla bende anlamadım biliyor musun? Sanırım yastık lanetli, az önce de odamda buldum onu. " Çocuk elindeki yastıkla kafasını yukarı pencereye doğru kaldırmış, şaşkınlıkla bana bakıyordu.
"Kaçıncı katta oturuyorsun sen?" Diye sordu kaşlarını çalarak. "Pardon, ne yapacaksınız acaba benim kaçıncı katta oturduğu mu?" Diye söylenirken çocuğun bakışları içimi daha da ürpertince cevap verdim. "Dört..." Çocuk yere bakarak bir küfür etti sanırım.
Sonra tekrar pencerede ki bana dik dik bakmaya başladı. "Nerede akılsız insan varsa beni bulur zaten! " Diye bağırıp söyledikten sonra kapıdan binaya girdi. O yok olunca bende pencereden kafamı tekrar içeri soktum.
"Kendisi akılsız asıl... " Derken zil çaldı. Sanırım kafasına düşürdüğüm yastığı bana geri vermeye gelmişti. Gözlerimi devirerek kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda tahmin ettiğim kişiyle karşılaştım. Elindeki yastıkla kapının önünde öylece duruyordu. Hiç birşey demeden yastığı bana uzattı ve bende aldım.
"Birdaha karşılaşmamak üzere... " Dedim ve tam kapıyı üzerine kapatacaktımki, kapıyı bastırarak kapatmamı engelledi. "O pek öyle olmayacak yalnız... " Dedi sinsice bir gülüş atarak. "Nası-" Diyecektim ki, hemen önümdeki karşı tarafta olan kapıya baktım. En son satılmak üzere olan ev...
"Gerçekten mi? " Dedim şaşkınlıkla. Evet der gibi başını salladı. "Dedim ya, bütün akılsızlar beni buluyor. " Dedi eliyle beni işaret ederek. O an içimden küfür etmek geldi ama kendimi tuttum. Birkaç saniye sessizce birbirimize baktık. Tam kapıyı kapatacaktımki, konuştu. "Bu arada içerisi berbat kokuyor... O dağınık Topuz'un da soğana benziyor." Dedi ve elindeki anahtarıyla karşı tarafımda olan kapıyı açtı, içeri girdi ve kapıyı sertçe kapattı. Bende kapıyı kapatıp içeri girdim. "Ben niye koku falan almıyorum be? " Dedim bir yandanda elimi topuzuma götürerek.
***
O sabah ortalığı iyice temizledim. Heryer mis gibi olunca bir ferahlama gelmişti içime. İyice de yorulmuştum. Koltuğa oturdum ve yarım saat kadar telefonumla uğraştım. Sonra biraz kirli olduğumu farkettim ve duşa girdim. Duştan çıktıktan sonra aynanın karşısında dik dik durup kendime bakmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİMİZ İÇİN
General Fiction"Bu hikayede sizinle beraber en yakınlarım tarafından sırtımdan nasıl bıçaklandığımı göreceğiz. Üzüleceğiz, ağlayacağız, kahrolacağız... Ve intikamımı alacağız... Onlara cehennemi yaşatacağım, sadece İKİMİZ İÇİN... ~PELİN RONA