Kehribar gözlü oğlan derin nefes aldı ve olabildiğince sessiz kalmaya çalıştı. Yoksa yaptıkları işkence daha ağır olacaktı. Bu sefer onları gerçekten sinirlendirmişti. Elleri ile kendini koruyamıyordu bile. Çünkü yaparsa onunda bir cezası olacaktı. Karşıdan bir darbe daha geldi bu sefer ellerinde bıçak da vardı. Kötü bir ana denk gelmişti. Etrafta ise soluk silüetler vardı. Sadece izlemek ile yetiniyorlardı. Silüetlerin arasından bir beden öne atıldı ve kehribar gözlüye siper oldu. O anda her yer karardı. Kehribar gözleri kırmızıya boyandı. Sonra ise önünde kanlı bir beden. Kehribar gözlü oğlan dizlerinin üzerine çökmüş usulca bedene sarılıp ağlıyordu.
Aniden kehribar gözlü oğlan yataktan fırladı. Kim bilir bu kaçıncı kabusuydu. Artık alışmıştı. Onun için sıradanlaşmıştı. Duvarda duran saate gözü kaydı. Gecenin 3'üydü ve bütün uykusu kaçmıştı. Sessiz olmak şartıyla yataktan indi ve cam kenarına geçti. Camı hafif araladı ve içeri soğuk havanın girmesini sağladı. Üzerinde sadece tişört ve eşofman altı ile duruyordu. Rüzgar kollarında bir esinti yarattı ve üşümesini sağladı. Ama kerbar gözlü bunu umursamadı. Ellerini camın pervazına yasladı ve dışarıyı izledi. Kaldığı yetimhane ara sokakların içindeydi. Bu yüzden buradan çok araba geçmezdi. Zaten bu mahallede yaşayanlar zenginde değildi yani çoğunun arabası bile yoktu. Kehribar gözlü, kollarını camın pervazına koyup yüzünüde kollarının arasına almıştı.
Düşünmüyordu. Sadece öylece duruyordu. İçinden ne geçiyorsa onu yapıyordu fazla düşünmesine gerek yoktu. Hayal kurmak bile istese artık kuramazdı. Burası bütün umutlarını çürütmüştü. Kafasını kollarının arasıdan kaldırıp yatakhaneye çevirdi. Kendi yatağı ile beraber 5 ranza yani 10 yatak bulunuyordu. Tıpkı bir koğuşa benziyordu. Zaten yaşadıkları hayatta koğuştan çok da farklı değildi. Derin nefes verdi ve uyuyamayacağını bilse bile yatağına geçip gözlerini yumdu.
~
Saat takribi 6'yı gösterdiğinde yüksek bir ses yankılanmıştı yurtta. Bu onların kalkış saatini gösteriyordu. Oğlan açık olan kehribar gözlerini saate dikti. Sonra da kulağına uyanmakta olan oda arkadaşlarının sesleri ilişti. Kendiside ayaklandı ve elini yüzünü yıkamak için. Ortak kullanılan lavabolara ilerledi. Banyo'ya girdiğinde dökülmekte olan duvarları bir süre inceledi. O kadar uzun zamandır buradaydı ki artık izleri ezberlemişti. Gözlerini lekelenmiş ve bazı yerleri siyahlaşmış aynaya çevirdi. Yüzünü bir süre süzdü. Göz altları çökmüş. Saçları karman çorman olmuş ve birbirine girmişti. Bileğindeki tokayı alıp saçını yukarıdan at kuyruğu topladı. Artık yüzü daha ne görülebiliyordu. Yüzünün rengi gitmişti. Aynı zamanda beyaza çalan bir tene sahipti.
Lavaboya yaklaştı. Musluğu açtı ve iki avucuna su dolması için ellerini birleştirip musluğun altına soktu. Suyun tadının olduğunu herkes bilirdi ama buradan akan suyun kokusu da vardı. Ve bu kesinlikle mide bulandırıcı bir kokuydu ama buradaki çocukların hepsi buna alışmıştı. Eline dolan suyu yüzüne çarptı ve ayık olan bedenini daha da ayıltmaya çalıştı. Gece 3'te uyandığından beri uyuyamadığı için göz altları morarmıştı. Kendine baktıkça kötü hissediyordu bu yüzden gözlerini aynadan kaçırdı ve işini halletti.
Bütün çocuklar bahçede sıraya girmişlerdi. Sabah kahvaltısı orada yapılmazdı. Dediklerine göre çocuklar daha dinç oldukları için kahvaltı vermiyorlardı. Yaş sırasına göre sıralanmışlardı. En büyük olan çocuklar 17 yaşındaydı. Çünkü 18 yaşında yetimhaneden kovuluyordun. Bu yüzden yaşlar ilerledikçe çocuklar umutlanıyordu. Onlar için bir kurtuluş yoluydu. Onlara göre dışarısı daha yaşanabilir bir yerdi. Gelen ayak sesleri ile hepsi dikleşmiş ve asker duruşuna geçmişlerdi. Gelen yetimhanenin baş görevlilerinden biriydi. Kadın tam önlerinde durdu ve bütün çocuklarda gözlerini gezdirdi. Hepsinin hizada olduğunu görünce konuşmasına başladı.