Bir bebek ağlaması. Bu karanlıkta duyduğum şey bir bebek ağlamasıydı. Ruhum acı çekiyordu bu bebeğin ağlamasıyla. Durmalıydı. Bu bebek artık ağlamamalıydı.
Gözlerimi yavaşça açtım. Gri bulutları gördüm sadece. Sırtımda hissettiğim soğuk ürpertinin asfaltta yatmamdan kaynaklanmadığını biliyordum. Bu kasvetli havada neden burada yattığıma anlam veremiyordum. Kafam sisliydi. Bu sisin arasında sadece devam eden bebek ağlaması vardı.
Başımı biraz oynattığımda korkunç bir ağrı saplandı tüm vücuduma. Yine de kendimi zorlayıp ellerimden destek alarak doğruldum. Üstüm başım kan ve pislik içindeydi. Çevremde yatan yüzü olmayan cansız bedenlere baktım ama hiçbiri beni korkutmamıştı. Neden hiçbir şey hissetmiyordum? Neden aklımda sadece o bebek vardı? Bebeğin sesiyle her saniye dehşete düşüyordum. Nereden geliyordu bu ses? Neredeydi bu küçük bebek?
Ölü suratsız bedenlerin arasında gözlerim o bebeği arıyordu. Vücudumdaki korkunç ağrılar karşısında inleyerek ayaklandım. Şimdi görüş alanım daha fazlaydı. Dört yolun birleşimi olan yerin neresi olduğunu çıkaramadım. New York'a benzemiyordu. Etrafımdaki terk edilmiş dükkanlar küçük bir kasabada olduğumu düşündürdü bana.
Sonra sesin kaynağı olan ağlayan küçük sarışın bebeği gördüm yolun ilerisinde. Bebek ağlamayı çok kısa bir an kesti ve bana baktı. Mavi gözleri ve al yanakları bu mesafeden bile seçilebiliyordu. Çok güzel bir bebekti bu. Onu kollarımın arasına alıp güvende tutma isteğiyle doldu içim. Sonra bebek tekrar ağlamaya başladı.
"Hayır!" dediğimde sesimi tanıyamıyordum bile. Ölülerin arasından bebeğe en kısa sürede ulaşmaya çalışarak geçmeye başladığımda ayak bileğimde bir el hissettim. Yere baktığımda ölülerden birisi bileğime yapışmıştı. Etrafıma baktım. Suratsız ölüler kıpırdıyordu. Benim bebeğe ulaşmamı engelleyecek kadar canlılardı artık. Yüreğim ağzımdaydı. Bebeğin bana ihtiyacı vardı.
"Hayır. Rahat bırakın beni," dedim midem bulanarak. Kaçış yolu arayarak etrafıma bakındım. O güzel varlığı ne pahasına olursa olsun kurtarmalıydım. Fakat canlanan ölüler tamamen etrafımı sarmıştı. Birçoğu ayaklanmıştı bile. Bir tanesi omzumdan tuttuğunda çığlık attım. "Dokunmayın bana! Çekilin! Hayır!"
"Hey!" Canlanan ölülerin ve bebeğin sesine ek kimin olduğunu anlayamadığım ses gelmişti. Başım dönüyordu. Bebeği kurtaramayacak mıydım? "Lizzie! Uyan!" Omuzlarımdan sarsıldığımda etrafımdaki her şey dağıldı. "Meleğim?" Gözlerimi açıp sevgilimin endişe dolu mavi gözlerine baktım. Neden gözleri az önce gördüğüm bebeğe benziyordu? Yoksa ben rüyamdan çok mu etkilenmiştim? "Geçti. Sadece bir kabustu." Sevgilimin kolları arasında derin bir nefes aldım. Neden geçmemiş gibi hissediyordum?
---
Elizabeth'in isyanı çok yakında...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSYAN (Değişim #2)
General FictionYeni ilişkisiyle birlikte benliğini daha fazla sorgulamaya başlayan Elizabeth için gelecek planlarının yeniden şekilleniyor olması sarsıcıydı. Tanınmış bir ailenin mensubuyken saklandığı güvenli duvarlarının ardından çıkan Elizabeth'i bu kararı geçm...