Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin🤍.
|||
Saat sabahın bilmem kaçı ve uykunun en güzel yeri.
Tabii ki annem gelip beni uykumdan uyandırdı.
"Azra,çabuk salona gel!" Bunu sinirli bir şekilde söylemişti. Acaba ne bok yemiştim?
Yüzümü bile yıkamadan salona gittim ve keşke gitmeseydim dediğim bir an yaşandı.
Karşımda Gönül abla ve Mert Hakan vardı. Mert, elini göğsünde bağlamış bana sırıtarak bakıyordu.
Anlamsız gözlerle ona baktım.
"Ne oluyor ya?" Annem ve Gönül abla ikimize baktı. Daha sonra Mert konuşmaya başladı. "Sevgilim,sen barıştığımızı söylemedin mi?"
Sevgilim?
Barıştığımızı söylemedin mi?
Sıçtım ağzına Hako!
"Ha,ben mi? Haa,ya ben beraber söyleriz diye şey ettim de..." Son kelimeleri bastırarak söylemiştim.
Bu yaptığı çok büyük haksızlıktı.
"Kızım,söylemeseydin! Tekrardan barışmışsınız,düğünü de yaparız artık yakında." Anne ne düğünü?
"Yaa,yaparız anneciğim. Değil mi Azra?" Başımı salladım.
"Anne biz Mert ile bir şey konuşacağız. İki dakika bahçeye çıkıp geliyoruz."
Ben bahçeye yürürken Mert'de peşimden geliyordu.
Ben durunca o da durdu. Durmasını fırsat bilerek göğsüne vurdum. "Ya sen salak mısın? Kim barıştı,biz mi?! Mert seni var ya... Ne yapacağız şimdi biz!?"
Güldü. Gülmedi,kahkaha attı.
"Kızım,özlemişsin işte beni. Dün dedin ya hani. Ben de dedim uzatmayayım. Hem belki bende özlemişimdir?"
Hem belki bende özlemişimdir.
Sahi,özledin mi Mert? Sözlerinde ciddi misin?
Salona doğru yürümeye başladım,o yine peşimden geldi. Bir kolunu omzuma attı ve beni kendine çekti.
Eskiden kolunun altında daha rahattım. Belki ona inanıp eskisi gibi rahat olabilirdim. Bunu zaman gösterecekti.
İçeri girdiğimizde annem konuştu. "Abinleri çağırsana oğlum. Beraber kahvaltı yaparız." Mert,başını salladı ve telefonunu cebinden çıkarıp Okan abiyi aradı.
Birkaç bir şey konuştuktan sonra telefonu kapattı.
Yanıma oturdu ve kokumu içine çekti."Özlemişim bu kokunu," dedi iç çekerek. O an ciddi anlamda içim huzur doldu. Uzun zamandır içinde olmayı istediğim bir tabloydu.
Hâlâ küstüm tabii kendisine,dediğim gibi herşeyi zaman gösterecek ve belirleyecekti.
Onun dediği lafa karşın bende kokusunu içime çektim. "Hâlâ seninle barıştığımı ve sana inandığımı düşünme Hakan. Sana inanmayı çok isterim ama elinde bir kanıtın bile yok." Derin bir iç çekti laflarımdan sonra.
Sarıldı sımsıkı.
Bırakmak istemezmiş gibi.
Bıraksın istemezdim aslında. O yüzden itirazda etmedim...
|||
Mutluydum.
Sanırım yani...
Ali ve Beren'le uzun bir aradan sonra ilk defa konuşmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sekiz || mert hakan yandaş
Short Storyİstanbul'du büyülü olan, İstanbul'du güçlü olan.