Karşısında dik durmaya güçlü görünmeye çalışırken ikinci kez kendimi çok ezik hissettim. Ne yapabilirdim ki? Elimden ne gelirdi ki? Odanın içine tekrar döndüm bir şeyi fark ettim odada bana adımla seslenen o adam yoktu. Nereye gitmişti? Diye düşünürken dışarıdan gelen kuş sesleri içimi rahatlattı sanki senelerce bu fareli karanlık odada yaşıyormuşum gibi hissediyordum. Yüzüme o anki huzurdan düşen ufak gülümseme o adamın hala karşımda olduğunu yeniden fark edince kızgınlığa dönüştü artık gerçekten sinirlenmeye başlıyordum. İşin içinden bir türlü çıkamamıştım. Hiç bir şeye anlam veremiyordum çünkü. Düşünmenin fayda vermediğini anlayıp karşımda beni izleyen o adama soru sormam konuşturmam gerekiyordu artık.
-Sen kimsin?
-Ben neden buradayım?
-Kim getirdi beni buraya?
-Benden ne istiyorsun?
-Burası neresi?
-O kimdi?
-Beni nereden tanıyorsunuz?
Art arda nefes almadan sorduğum sorular karşısında donakalmıştı adeta.
-Cevap versene! Cevap ver bana!
Bağırdım yapacak başka hiçbir şeyim yoktu çünkü. Omuzlarını kaldırdı sağına soluna bakıp derin bir nefes aldı. Bu hareketleri beni az da olsa korkutuyordu. Kaşlarımı bir alacaklı gibi kaldırıp yüzüne baktım.
-Uraz Demir
Uraz Demir mi? Daha önce hiç duymadım bile kimdi ki bu?
-Benden ne istiyorsun?
-Beni nereden tanıyorsun?
Aklımda bir çok soru işareti olmasına rağmen henüz sadece iki tanesini sorabilmiştim. Sorsam da sormasam da cevap yoktu zaten sustukça düşünüyorum düşündükçe işin içinden çıkamıyorum. Henüz bir sonuca varmış bile değildim. Bir yandan saçımı düzeltirken bir yandan da ofluyordum.
-Hadi Asel gidiyoruz!
Şaşırmadım hiçbir şey normal değildi ki nereye gidiyoruz ne oluyor demeye kalmadan kendimi dışarıda buldum. Temiz hava, güneş, gökyüzü içim bir nevi huzurla dolmuştu. Gözlerimi kapatıp derin nefes alıyordum. Gözümü açtığımda Uraz arabanın kapısını açmış beni bekliyordu onu ilk defa gün ışığında görüyordum. Gayet çekici bir fiziği vardı Bakışları ve o alaycı gülüşünü de hiçe saymamak gerek tabi.
-Hadi Asel!
Biraz fazla dalmışım sanırım. Düşündüm bir an gitmesem mi acaba? Gerçi gitmesem ne yapacaktım ki gidecek tek bir yerim var koskocaman bir evim, tek başıma yaşadığım koskoca bir ev. Uraz'la gidecektim.Uraz arabanın başında kafasını arabaya doğru yönelterek hadi bin dercesine bana bakıyordu.Başımı yukarı aşağı sallayarak arabaya doğru yavaş adımlarla yürüdüm.Arabaya binerken içten derin bir of çektim.Aslında Uraz'ın kim olduğunu, nereye gideceğimizi merak etmediğim söylenemez. O kocaman evde yalnızlıktan ölmektense Uraz'ın meraktan ölmeyi tercih ediyordum.
Ailem yoktu benim. Babamı başka bir kadında annemi ise uçurumun aşağısında kaybettim. Bir anneannem var Muğla'da yaşıyor annem öldükten sonra hiç gelmedi İstanbul'a en son görüştüğümüzde annem yaşıyordu, babamda.Yani ben 5 yaşındaydım şimdi ise 21 yaşındayım. Annem öldükten sonra ben bir daha çocuk olamadım.Annesiz ve babasız büyüyünce çocukluk yaşanmıyor çünkü.Bir adama aşık oldum her şeyimi uğruna verecek kadar oda gitti çok sevdim çünkü.Her gece hayaliyle içtim sigaramı.Arkadaşımda yoktu doğru düzgün Bilge vardı komşumuzun kızı iki üç günde bir uğrar ''nasılsın, iyimisin?'' diye sorar.Bende hep iyiyim derim kötüyüm desem ne değişecek ki..
-İyi misin?
Ben ve kötü olmak olur mu hiç öyle şey tam yerinde sordun diye homurdandım sonra sahte bir gülücükle
-İyiyim.
Dedim ya kötüyüm desem ne değişecekti ki?
-İşte geldik Asel Atay in bakalım..
Niye geldik ki buraya ne yapacaktık burada hiçbir fikrim yoktu..
O zifiri karanlık odadaki adamda buradaydı ve birçok insan kalabalıktan hoşlanan biri değilim ben.İnsanlar toplanmış ellerinde içkileri dans ederek ne kutluyorlardı ? Uraz beni buraya neden getirdi bu pis halimle.. Olduğum yerde duruyordum öylece Uraz bir anda kalabalığın arasına karıştı parmak uçlarıma basarak Uraz'a bakmaya çalıştım fakat göremedim. Biraz bekledim daha sonra karanlık odadaki adamın yanına doğru ufak adımlarla yürüdüm.Yanındaydım kafasını kaldırdı
-Sende mi buradaydın ?
Yok değildim bedenim burada ama ruhum evde oturmuş yatağında sigarasını içiyordu.
-Adın ne?
-Beni nerden tanıyorsun?
Göyüzüne baktı.Bir kuşun üzerine dikti gözünü dakikalarca o kuşu izledi hala da izlemekteydi.Bendeki de şans ya gitmek bilmeyen bir kuş.Sinirden kafayı yemek üzereyim.