Barou başarılıydı. Neredeyse hayatının her alanında. Çabasıyla kazandığı herşey onun eseriydi. Kendini geliştirebilecek iyi bir kulüpte, istediği pozisyonu oynayabilecek güce sahipti. İnsanların imrenerek baktığı o müthiş futbolcu hayatına daha yakındı artık.
Maça çıkmadan önce kişisel dolabını temizledi. Maçtan sonra giyeceği kıyafetleri hazırladı. Soyunma odasına geldiğinde arkadaşları maç stratejilerini konuşuyordu. İlgilenmese de görmezden gelmedi. En azından oturup, dinliyormuş gibi davrandı. Her planda olduğu gibi bu planda da amaç Barou'ya pas atmak ve golüyle maçı kazanmaktı.
Sahaya çıktıklarında etraftaki ışıklar gözlerini yordu. Barou normalde etraftaki etkenlerden etkilenmezdi. Şaşırmıştı ancak akşam geç yattığı aklına gelerek normal olduğunu düşündü. Motivasyonunu kaybetmeden çalan düdük ile maçına odaklandı.
İlk yarı bitiminde Barou, hala gol atma fırsatı bulamadığı için sinirliydi. Takım arkadaşlarının yapması gereken tek şey Barou'ya pas atmak olmasına rağmen karşı takımın güçlü bir defansının olması işleri tersine çeviriyordu. Ayrıca maç sırasında hissettiği inanılmaz yorgunluğun performansını etkileyeceğinden korkuyordu. Bundan dolayı her zaman önde oynadığı maçı defansta oynamaya karar verdi. Sadece gol fırsatını kesin olarak gördüğü yerlerde öne atılacaktı.
Barou'nun açtığı boşluğu Aiku doldurmaya çalışıyordu. Her ne kadar defans oyuncusu da olsa gerektiği zaman forvete yardımcı olmak için topu öne taşımayı reddetmezdi. Aiku, gol için pas atabileceği birini araken kenarda onu izleyen yeşil gözlere denk geldi. Tereddütsüz attığı falsolu bir pas ile topu Niko'ya yolladı.
Niko, Barou'nun ideal gol mesafesine ulaşmaya çalışıyordu. Aiku bu konuda ona çok yardımcı olmuştu. Önündeki tüm engelleri teker teker temizleyip en kusursuz yolu yaratmıştı. Çabalarını boşa çıkarmamak için elinden gelen her şeyi yapacaktı.
Barou'nun gol menziline yaklaştığında Niko, hızlıca etrafına göz gezdirdi. Takımın golcüsü arkada onu bekliyordu. Yüzündeki ifadeden bitkin olduğu anlaşılıyordu. Fazla vakit kaybetmeden topu Barou'nun yetişebileceği bir bölgeye fırlattı. Havadan gelen topu yakalamak için zıplayan Barou, rakibin onu itmesiyle dengesini kaybetti. Yinede topu kendi alanına düşürmek için havada bedenini hareket ettirdi. Amacına ulaşmıştı. Aryu, uzun boyu ve esnek uzuvları sayesinde topu kontrolü altına almıştı. Ancak çarpmanın şiddetiyle sert bir şekilde yere düşmüştü. Normalin aksine üzerine düştüğü kolu çok daha fazla acımıştı. Fakat gol fırsatını kaçırmamak için vakit kaybetmeden yerine geçti.
Gol atmak için yeniden toplanan takım, Barou'nun etrafından ayrılmazken rakipten topu alabilmek için çabalıyordu. Rakibin açığından yararlanmak isteyen Sendo hızlanarak karşı atağa geçti. Üstün top sürme becerileri sayesinde topu rakibe kaptırmadan kaleye doğru ilerliyordu. Rakiplerini arkasında bıraktığında Barou kalenin yanında bekliyordu. Niko ile kısa paslarla topu Barou'nun almasını sağladılar.
Barou bu golün maçın kaderini belirleyeceğini biliyordu. Hata yapmayacaktı. Topu aldığı an kaleye şut çekip maçı bitecekti. Top ayağına ulaştığında hızlandı ve en ulaşılabilir gol mesafesini hesapladı. Rakiplerini iyi bir şekilde tutan Aiku sayesinde işi daha da kolaylaşmıştı. Hesapladığı açıyı bulduğu an sertçe bir şut attı. Topun kaleyle buluştuğu an filenin çıkarttığı ince ve düdüğün tiz sesi maçı sonlandırdı.
Gayet neşeli olan takım karşısında Barou kendini kutlama havasında hissetmiyordu. Temizlenip dinlenmek istiyordu. Normalde rutin işlerini yaptıktan sonra bile harcayacak enerjisi olurdu. Düşünceleriyle vakit geçirirken Aiku'nun yanına yaklaştığını bile fark etmemişti. Barou'nun yorgun halini görünce yüzü düştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
touch me not | baronagi
Fanfiction•tw:severe course of diseases,blood,crisis,gore,sudden emotional changes •blue lock / Shoei Barou x Seishiro Nagi •bad word useage ★for my only love, maxim-a