Yeni sevgili olmalarına ve Jeongin'in depresyonda olmasına rağmen Minho gitmek zorunda kalırsa ne olur?Bunu birazdan göreceğiz.
Ama biraz geri sarmalıyım sanırım çünkü sadece Minho'nun havaalanında Jeongin'den ayrılmak zorunda kaldığı sahneyi anlatırsam pek bir şey anlayacağınızı sanmam.
Flashback~
Jeongin artık dayanamıyordu. Ailesi ve daha bir çok etken yüzünden hayattan bıkmıştı. İntiharı tek çözüm olarak görmesi de zaten bunun kanıtıydı.
Sevdiği kişi bile onu sevmiyordu. Daha kötü ne olabilirdi ki?(Cehenneme gidersen görürsün ne olabiliri)
Yarın gidip Minho 'hyungu' ile tanıştığı terk edilmiş inşaatın tepesine çıkıp aşağıya atlayacaktı. Tabii ki hiç bir şeyin içinde kalmasını istemiyordu bu yüzden de atlamadan önce Minho hyunguna ona aşık olduğuna dair mesaj atacaktı.
Bu onun suçuydu.
Herkesten sonra Jeongin'e iyi davranıp kendisine aşık etmesi Minho'nun suçuydu. Kimse ona gelip Jeongin'e iyi davran dememişti ve Minho Jeongin'e kıralabilecek çok değerli bir elmas gibi davranmıştı.
Suç tamamen onundu!
Jeongin kendisine karşı iyi olan ve ona karşı kibar olan tek kişiye aşıktı ve onun bir suçu yoktu! Suç tamamen hyungunundu!
Şimdi ise dayanamıyordu ve hyungundan karşılık alabilmesi olanaksızdı(aynen knk). Arkasından üzülebilecek bir kişi vardı ve o kişi Jeongin için bir çok şey yapmıştı.
Ama zaten Jeongin sırf Minho hyungu üzülmesin diye çok dayanmış ve düşünmüştü. Sonuç olarak ise artık ölmesinde bir sorun göremiyordu.
Yani yarın ölebilirdi
~Saat 06.00~
Jeongin yeniden berbat bir güne uyandı ve üzerindeki pijamaları çıkartma ihtiyacı duymadan dışarı çıktı.
Yaklaşık on dakika yürüdü ve amacına ulaşmıştı. Sonunda onların deyimiyle 'Starliçe alanı'na gelmişti.
(Starliçe bir çiçek türüdür cennet kuşu çiçeği adıyla da geçer ve anlamı saf sıcak ve doğal sevgidir, bunların yanında özgürlüğü ve ölümsüzlüğü de temsil eder)
Böyle güzel bir yerde gün doğumunu seyrederek ölmek onun için bir lütftu. Böylesine güzel bir manzara bu şehrin hiç bir yerinde yoktu...
Atlamadan önce biraz oturmanın ona zarar vermeyeceğini düşündü ve çatının en köşesine gidip oturdu.
Bu sırada hyunguna mesaj atacağı aklına geldi ve telefonunu açıp önce kilit ekranındaki Minho hyunguyla kendi fotoğrafına baktı. Gülümsedi ve WhatsApp'ı açtı ve 'Beyaz karanfil' ismine tıkladı.
(Beyaz karanfil saflığı, masumiyeti ve şansı simgeler. Direkt olarak rengi belirtilmeden kullanılan karanfil ise karşınızdaki insana olan hayranlığınızın sembolüdür)
Ve mesajını yazmaya başladı.
'Bu bir veda yazısı.
Eminim sen de ben öldükten sonra rahatlayacaksın hyung. Okulda yanında durman gereken bir ezik olmayacak. Sırf varlığı yüzünden aşağılandığın bir çocuk olmayacak, en önemlisi de senin kardeşin olarak görüp de sana deliler gibi aşık olan biri olmayacak.
Evet hyung komik değil mi? Sana böyle çirkin, ezik ve aptal biri aşık olmuş. Bunu okurken güldüğüne eminim. Ama gülme hyung beni kendine aşık etmen tamamen senin suçundu. Yani asla karşılık beklemedim ama bu da senin suçun hyung. Sen fazla mükemmelsin hyung aynı orkideler gibisin.