Böyle iğrenç bir hayatın içinde olmayı ben istememiştim . Ailemi tanımıyordum bile . Annem beni doğururken hayatını kaybetmiş babam da ben Serap ' ın katiline bakamam diye beni babaannemlere verip kaçıp gitmiş .
Beni bu hayatın içine atıp gitmiş .
Babaannem ise dedemin ölümünden sonra iyice delirmiş durumda . Zengin hatta çok zengin . Ama tedavi olmak istemiyor . Neyse umrumda değil . Bir ayağı çukurda zaten .
Okumuyorum . Sigara , alkol desen benden sorulur . Kısacası hayattan bıkmış , örnek alınmayacak bir tipim . Aman sonuçta ölmeyecek miyiz ?
Kalkanoğlu Şirketi ' nin önünde durdum . Her ne kadar babaannem zengin olsa da - ben değil babaannem - ben çalışmak istiyorum .
İçeri girdim . Daha girer girmez biriyle çarpıştım . İşte bu da hayatın senden bir bok olmaz deme şekliydi sanırım . Buradan bakınca iyi bir şeye benzesede benim için hiçbir şey ifade etmiyor . Zaten şöyle bir etrafa göz atınca - sarışın afetler , mini etekli kızıllar , çekici , fahişe tipli kızlar vs . - oldukça bana bakacağını zannetmiyorum ki bakmasa da olur modundayım .
Hiçbir şey demeden yanından çekip gittim . Eminim şuan arkamdan bakıyordur . Bir göz attıktan sonra hemen önüne döneceğinden eminim . Sonuçta üstümde siyah yırtık kot , ' fuck life ' yazan bir tişört elimde de bir deri ceket varken çekici olabileceğimi zannetmiyorum . Olmak da istemiyorum . Siyahlarımla mutluyum ben . Annemin yasını tutuyormuşum gibi geliyor . 22 yıldır görmediğim ve göremeyeceğim annem . Bir yerde duymuştum " evlatlarından önce ölen anneler cennetliktir " diye . İnşallah annem cennettedir . Ama beni görsün istemem . Kim böyle bir evladı olsun ister ki ?
Sarı bir afet önümü kesti . Sert çıkacaktım ama sonuçta koskoca şirketteyiz . Bakışlarıma da bunu yansıttığım an kız biraz ürkmüş olacak ki çekingen bir sesle
" İş görüşmesi için mi geldiniz ? "
" Evet "
Şöyle bir üzerimde gözlerini gezdirdi . Tişörtümde takılı kaldı bir süre gözleri . Sonra kaşları çatıldı . Ben senin çatılan kaşlarını neyse sakin ol Aslı .
" Lütfen şu odaya buyrun "
Patronla görüşeceğim diye beklerken renk renk kıyafetlerle dolu olan bir odayla karşılaştım . Mavi , sarı , pembe , turuncu ...
Tek kelime ile iğrenç !
" Yanlış oda galiba "
" Hayır , Berkay Bey ' in kesin talimatı . Çalışanlarının ve iş görüşmesine gelenlerin şirketine yakışır gibi giyinmesini ister - eliyle baştan aşağıya beni gösterip - sizin gibi değil , üzgünüm . "
" Ama başlarım Berkay ' ına da şirketine de bu ne ya " diye bağırdım .
Ardından odaya o çarpıştığım çocuk girdi . Bana iyice baktıktan sonra sarışın gerizekalıya döndü .
" N'oluyor Ceyda ? "
" Efendim kıyaf... "
" Tamam gelsin sanırım iş görüşmesi "
Bu sefer araya ben girdim ve donuk bir sesle " Evet " dedim . Sonra kıza orta parmağımı gösterip Berkay denen herifi takip ettim . Kapıyı açtı ve içeri girip rahat gözüken deri koltuğuna oturdu . Bende karşısındaki koltuğa ' sülalem raad ' gibisinden bir oturuş yaptım . Bir anlığına şaşırsa da sonra eski halini geri aldı . Ne yapalım ben de böyleyim ." Seni neden işe almalıyım ? "
Bu ne biçim soru ? Sanki buradan başka şirket yok . Almasa da olur .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PATRONCUK
Teen FictionYeni iş , yeni patron . Yeni bir aşk , yeni bir tutku . Ve Köprücük kemiği takıntısı . ● " Patronumla sevgili olmak mı ? Yok canım almayayım . " " Öyle bir almak isteyeceksin ki kalbin yeniden atmaya başlayacak . Sanki onun aşkını alıp nutella...