GİRİŞ

330 19 6
                                    

20 mayıs 2009

Bir pazar günüydü.Güneş her zamanki gibi doğmuş, tan yeri ağarmıştı. Aysel hanım mutfakta İzmir'e özgü boyoz yapıyordu. Küçük kızları Yağmur çok severdi. Bugün birlikte pikniğe gideceklerdi.

Aysel hanım mutfaktan, oturma odasında oturmuş sabah haberlerini dinleyen kocasına seslendi. "Selim! Gel de yardım et, Yağmur uyanacak birazdan."

Selim bey karısının sesini duyar duymaz ayaklandı. Karısına ve kızına aşık bir adamdı Selim Doğan. Vatanını, milletini, kendi karısı ve kızı gibi diğer insanların görünmez kahramanıydı. Bir askerdi. Gece gelmişti görevden. Önce kızının yanına gitmiş uyuduğunu görünce kıyamamıştı. Yanağına bir öpücük kondurarak çıkmıştı odadan.

Kızları Yağmur'un ne babasının geldiğinden ne de pikniğe gideceklerinden haberi yoktu, sürpriz olacaktı küçük kızlarına.

Selim bey ışık hızıyla koltuktan kalkarak her gün daha çok aşık olduğu nur yüzlü karısına belinden sarılarak yanağına bir öpücük kondurdu.

"Geldim Sultan'ım." dedi mecnun mecnun. Kaçarak evlenmişlerdi Selim ve Aysel çifti. İlk görüşte aşık olmuşlardı birbirlerine. Ama Aysel hanımın babası Selim bey asker diye vermek istememişti kızını.

Ama ikisinin de yüreğine kor alevler düşmüştü. Babası razı gelmeyince Selim beyin yüreğindeki kor harlandıkça harlandı. İki genç sevdalı bir gece yarısı el ele verip kaçtı. Aysel hanım sevdiği adama kaçtı diye babası evlatlıktan reddetti, Selim bey sevdiği kızı kaçırdı diye namussuz bellendi. İkisi de aldırmadı bunlara. Bir yüreklerindeki sevgiyi bellediler, bir de beraber kuracakları aileyi.

Selim bey, karısının hazırladıklarını piknik sepetine yerleştirmeye başladı. Yarı uykulu gözlerle merdivenden inen kızını görmedi.

"Babam gelmedi mi anne?" diye sordu. Selim bey arkasını döndüğünde küçük kızı Yağmur, "Baba!" diye şakıyarak kucağına zıplamıştı. Sıkı sıkı sarılıp kokladı kızının mis kokusunu Selim bey. Sık sık göreve gidiyor bu yüzden de diğer babalar gibi ilgilenemiyordu kızıyla. Kahroluyordu.

Yağmur, babasının iki yanağına sulu sulu öpücük kondurdu. "Hoşgeldin baba!" dedi sevinçle. O da babasını çok özlüyordu. Annesi sürekli sen gibi güzel ve küçük kızları korumak için kahraman olmaya gitti baban diyordu Yağmur'a. Babası kahraman olduğu için çok seviyordu onu ama babasını bazen aylarca göremiyordu. Özlüyordu babasını.

Selim bey diğer odadan koşarak gelen küçük oğlunu görünce Yağmur'u kucağından indirdi. Dizini kırarak kollarını açtı. Küçük oğlu Bulut, "Baba!" diyerek ona sarılınca yüzünde bir tebessüm oluştu Selim beyin.

Karısı ve çocuklarıyla tamamlanmış hissediyordu. Bir bütünmüş gibi tam hissediyordu. Ve bu bütünlüğü daha fazla hissedebilmek için yaşamaya çalışacaktı.

Ama sadece çalışacaktı. Gerekirse vatanı için canını verecek bir askerdi Selim bey. Hayatta kalıp yaşayarak yurdunu ve ailesini korumaya çalışacaktı. Onların mesleğinde belirli bir iş yoktu. Düşman her zaman her yerden gelirdi. Bazen su içerken, bazen gözünü kırparken. Su uyurdu düşman uyumazdı.

Belki bir gün pusuya düşecekti, belki bir gün çatışırken ölecekti ama en azından şerefiyle vatanını kurtarırken ölecekti.

HIRÇIN SEVDA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin