şimdilik.

45 8 11
                                    

hosgeldiniiiizzzzzz 🫶🏻🫶🏻

sevgilim🩵
han jisung
sen hayatımda gördüğüm en piç insansın
13.27✓✓

siz
ne
15.12, iletilemedi.

Elimde telefonumu tutuyordum, parmaklarım o kadar çok titriyordu ki kalbimin kırık parçalarını bile tutamamıştım. Kapı sertçe çalınıyordu, saçlarım dağınıktı, üzerimde Minho'nun ters giydiğim tişörtü vardı, bacaklarım titriyordu, yorgun bir nefesi bile dudaklarımdan dökemiyordum.

Bok olduğunu zannettiğim hayatım, şu saniyeden sonra daha da boka batmıştı.

Minho yoktu, beraber uyuduğumuz yatak şimdi arkamda dağınık ve boştu. Babam kapıdaydı, beni almak için gelmişti. Lise bitmişti, lisenin son günündeydik; hayatımın en boktan yazına giriş yapmak üzereydim ve yapabildiğim tek şey kenarda duran aptal converselerime bakmaktı.

Nasıl mı buraya gelmiştim?

Karışık göründüğünün farkındayım, o yüzden belki meraklanmanıza yol açacak fakat her şey daha da düzenli olsun diye en başa saracağım.

En başa; liseli, problematik bir ergen olduğum zamana.

Problematik dediğime bakılmasın, gerizekalının tekiydim. Bu problemlerim çevreyle değil, doğrudan kendimleydi. Asosyaldim, anksiyetem vardı, üzerimdeki travmaları atamıyordum ve bir de aşıktım. Ruhum o genç bedenin içinde yaşlanıyordu yani o zamanlar.

Başlarda yanımda sadece Chan hyung vardı, diğerleri sadece figurandı; okuldaki gerizekalılar, babam, her sabah kahvaltımızı hazırlayan hizmetçimiz ve bazen gördüğüm üvey annem.

Üvey annem demişken.. Her şeyin sorumlusu kendisiydi, bu yüzden kısaca anlatıp geçmek istemiyorum çok. Ben 5 yaşındayken falan gelmişti bizim eve, zaten annemin ölümünden dolayı sinir bozucu psikolojik sıkıntıları olan veletin tekiydim, başından beri onu hiç sevmemiştim. 11 yaşıma kadar pek bir kötülüğünü hatırlamıyorum ama 11. yaş günümün gecesini, her bir saniyesine kadar hatırlıyorum.

Kimseye dokunamıyordum çünkü o bana dokunmuştu.

İşte, birinin hayatını mahvetmek bu kadar kolaydı; dokunurdunuz. Ruhuna, aklına, kalbine ve bazen de -sanırsam en kötüsü- bedenine dokunurdunuz.

Anlayacağınız, tipik bir liseliden farklı olarak lise son sınıfın son gününe kadar bu sikik rahatsızlıklarla uğraşıp durmuştum. Arkadaş edinmem zordu, sadece küçüklüğümden beri Chan hyung vardı yanımda. Eskiden ailesiyle birlikte, bizim evimizin yan tarafındaki villada oturuyordu ve kendimi bildim bileli oyun arkadaşımdı. Şimdilerde ise ailesiyle yaşadığı büyük problemlerden dolayı üniversiteye başladığı ilk andan itibaren bir öğrenci apartmanına çıkmıştı. Yine de görüşüyorduk, her ne kadar artık üniversitede olsa bile..

Babam ise.. Gerçekten zengindi ve işinden dolayı sürekli seyahatlere çıkıp dururdu. Onunla aramız iyiydi aslında, yani konuşmayıp birbirimizin yüzüne bakmadığımız sürece kavga etmiyorduk ki zaten ayda 1-2 kere tek görüyordum onu. Bu yüzden rahattım çünkü gerçekten kimse yoktu.

Karışık gitmeyeceğim demiştim ama.. Chan hyung bir öğrenci evinde oturuyor demiştim, değil mi? O evde de iki arkadaşı vardı; Changbin hyung ve Minho hyung.. İlk başlarda pek sohbetimiz olmamıştı onlarla, hatta Changbin ile hâlâ yok ama Minho benim hayatıma hiç beklemediğim bir anda, öylece girivermişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 30 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

leave a light on, minsung.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin