Ben geldiimmmm, hoş mu geldim bilmiyorum ama can sıkıntısına karaladığım bir kurgu. Güzel mi bilmiyorum, öylesine attım bölümü. Neyseeeee, iyi okumalar
>:<
1. Bölüm
Zaman bizi yendi, ama anılar kaldı...
>:<
Barın, sokağın köşesinden elindeki pembe pamuk şekerle bakına bakına ilerlemeye devam etti. Kimi mi arıyordu?
Faresini.
Küçük bir fareyi. Pardon, Pare'yi.
En yakın arkadaşı sandığı kızı. Adı Pare'ydi. İlk tanışırken Sare diye isim duydum ama, Pare diye hiç duymamıştım, diye düşünmüştü. Haklıydı aslında. Kimliğinde ismi 'Pare' diye yazılmıştı. Annesi, babası, ve Barın hariç kimse ona Pare demezdi. Daha doğrusu Barın, fare derdi. Gülerdi bir de kızla dalga geçerken. Pare de küser giderdi.
Naifti Pare. Kıskançtı, en kötü huyu kıskançlıktı. Küçük kardeşini kıskanırdı. Daha bir yaşındaydı halbuki kardeşi. Pamuk şeker severdi. Pembesinden. Barın kendine mavi, Pare'ye de pembe alırdı her zaman. Sonra birbirlerinin ağzıyla dalga geçerlerdi. Daha doğrusu Pare Barın'la dalga geçerdi 'Şirinler gibi olmuşsun,' diye.
Pamuk şeker onlar için aralarındaki durumun temsiliydi. Mesela Pare'nin kokusunun pamuk şekere benzemesi... Pamuk şekerler pembe ve mavi olduğu için ikisinin de pembe ve mavi pastel boyayla oturdukları evin duvarını boyaması... Hatıraydı, anıydı. Geçmişte kalacak pembe ve mavi hatıralardı. Ya da geçmişe gömülecek hatıralar...
Bunları düşünürken apartman merdivenlerini tırmandı Barın. İstikamet Pare'yeydi. Yani faresine. Bir dışarıdaki güneşe baktı, bir de kolundaki minik mavi saate.
10.29
Pare bu saatte kalkar mıydı? Tabii ki hayır. İstese yatsı ezanına kadar pembiş yatağından çıkmazdı. Debelenir dururdu. Ama bugün günlerden perşembeydi. Annesi mutlaka onu kaldırırdı. Neden mi?
Kardeşine annesi pazara giderken bakması için.
En sevmediği şeydi. Kardeşine bakmak ve ağlamasını dinlemek. Bebekler niye ağlar ki, diye düşünüp dururdu. Ve en sonunda çareyi Barın'ı çağırmakta bulurdu. Kendisi de pembiş yatağına gider ve orada tepinirdi. Bir de yatağını Barın'a toplatırdı. Tembeldi.
Onların kapısının önüne geldiğinde kapıyı tıkladı. İçeriden ağlama sesi geldi. İshak'ındı. Sarı saçlıydı, ama kel kafalı gözükürdü. Masmavi gözleri vardı Pare'nin aksine. Pare kahverengi gözlüydü. Ama daha güzel bir kahverengi.
Kapıyı gözlerini ovuşturan fare açtı. Bu haline güldü Barın. Bukle bukle dağınık sarı saçlarına baktı. Karşıdaki güneş vuruyordu saçına. Ayakkabılarını çıkarıp saçlarını dağıtmak için elini uzatıyordu ki hemen Pare engelledi.
"Günaydın küçük fare." dedi kıza. Sapsarı, yakından bakınca bile gözükmeyen kaşlarını çattı Pare.
"Daha güneş çıkmadı ki," Bu sefer Baran kaşlarını çattı. Sonra güldü. Şu anda uyur gezer falan mıydı?
YOU ARE READING
Şeker Pare
RomancePamuk şeker gibiydi, hem kokusu hem de kendisi.... >Tüm hakları saklıdır.