Ben Sirius Black.
Ve eğer beş yaşımdaki halime gidip bir adamla aşık olmadan evleneceğimi söyleseydiniz size anıra anıra gülerdi. Burası kesin.
Ama şu an taksiden inip New York'un en zengin adamlarından birisi ile evlilik anlaşması imzalamak için restorana girerken bu düşüncenin bir anlamı yoktu.
Ben bir işe bulaşmıştım. Gerçekten de ciddiydi. Evleniyordum. Barda tanıştığım bir adamla evleniyordum. Gülünçtü. Çocukcaydı. Her ne derseniz artık.
Mecbur kalmıştım buna. Ailem beni çok zorlamıştı. Yakamdan düşmeleri için evden kaçmam gerekiyordu. Bizim ailede de evlenmeden evden ayrılamazsınız. Muhakkak o evliliği yapmanız gerekir.
Çok geri kafalı bir düşünce bakıldığında. Sonuçta hangi yılda, kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz ama yine de elinizi kolunuzu bağlıyor ve sizi mecburen evlenmeye itiyor.
Çünkü o evde duramıyorsunuz. Katlanılmaz bir baskı var. Saçmasapan güç savaşları, ego tatminleri, herkesin arkasında gezip duran bıçaklar...daha fazlası.
Remus ile tanıştığımızda da bu sıkıntı beni içmeye yöneltmişti. Barda öylece mutsuz mutsuz oturmaktan başka bir şey yapmıyordum. İkinci bardağı diklerken yanımda onun sesini duymuştum.
"Yavaş ol yoksa gecenin sonunda bitmiş halde bulacaksın kendini." diyerek uyarmıştı beni.
Gülmüştüm ona. "Ben de zaten onun için uğraşıyorum." demiştim. O andan sonra olmuştu olan. Elimdeki bardağı yavaşça almış, alnımdaki saçımı geriye atmıştı.
"Konuşarak halledemeyeceğimiz bir şey olamaz." dediğinde ise o kadar etkisi altına girmiştim ki buna şaşırmaktan kendimi alamamıştım.
Kendisine şarap söylemişti. Bana da soda. Gözlerimi devirmeden edememiştim çünkü kaç yaşında insandım yani. Kendimi kontrol edebilirdim ama bu onu pek ilgilendirmiyordu.
Daha o andan itibaren kontrolü ne kadar sevdiğini fark etmiştim.
Sizi istediği gibi yönlendiriyordu ve itiraz da kabul etmiyordu. İpleri kendi elinde o kadar ustaca tutabilmesini takdir etmek lazımdı.
İşte o gece ailemden ne kadar bunaldığımı anlatmıştım ona. Tanımadığınız biri olması bazen iyi geliyordu dertlerinizi dökme konusunda.
Hem o kişileri hem sizi tanımıyordu hem de olayları sizin gözünüzden dinleyerek size hak verme eğiliminde oluyordu ve bu da güzeldi.
Kendi ailesi de ona artık 28 yaşında olduğu için evlenme baskısı yaratıyordu. Torun istemeseler de oğullarının evlendiklerini görmek istiyorlardı.
Remus Lupin'i, New York'ta tanımayan yoktu. Sürekli yaptığı işler ve zenginliği ile ön plana çıkardı. Televizyon programlarında herkesin ağırlamak için birbiriyle yarışa girdiği o insan Remus'tu. Dergilerin röportaj için kudurdukları kişi yine oydu.
Karşımda oturup dertlerimi dinlediğinde normal bir insandan farkı yoktu biliyor musunuz?
Herkesin hayran olduğu, soğuk ve mesafeli duran o Remus yoktu karşımda. Sanki yıllardır tanıdığım biri vardı.
Gülümsemesi adeta içimi ısıtıyordu. Çok sıcaktı. En önemlisi de benim içindi. Benim için gülümsüyordu. Bu egomu okşamıştı yalan söyleyemem.
Gecenin sonunda beni evime bırakmayı teklif ettiğinde duraksamıştım çünkü beni dinlese bile bu şekilde ilgilenmesine şaşırmıştım.
Ama Remus Lupin karşımdaydı ve bu fırsatı geri tepmek enayilikten başka bir şey olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
marriage, wolfstar
FanfictionRemus Lupin'in evlenmesi gerekirken Sirius Black'in de ailesinden kaçması gerekiyordu. Ve kendilerini evlilik anlaşması yaparken bulmuşlardı.