ismini söylemiyor.
neden bilmiyorum, en ufak bir ipucu vermiyor. ne kendisi hakkında ne de küçük tüy yumağı hakkında en ufak bir bilgi alamıyorum ondan.
bu beni ürkütüyor. pek fazla şeyden ürkmem ben; neredeyse istediğimiz her şeyin bir ekran ve uydu uzağımızda olduğu bir dünyada yaşıyoruz. ismini ve görünüşünü bildiğiniz birine ulaşmak bu kadar kolay işte. hakkında bilgi sahibi olmak eski bir sosyal medya gönderisine veya bıraktığı herhangi bir internet ayak izine bakıyor. derinlemesine araştırıp düzgün bir analiz yapsanız belki de beş yaşındaki travmasına kadar inebiliyoruz insanların.
zaten çoğu kişi popülerlik sevdası ve vurdumduymazlıkla her şeyini ortaya döküyor.
oysa, hiçbir şey söylemiyor.
yine de tüy yumağını sevmeme izin veriyor.
demir yılan bir sonraki durağa gelene kadar kucağında dolaşan siyah yumağı seviyorum. başta agresifleşiyor, tüylerini dikeltip mavi saçlı'nın eline doğru pusuyor. metronun sarımtırak ışığıyla gözlerinden tehlikeli bir parıltı geçiyor.
mavi saçlı işaret parmağıyla hafifçe kulaklarının arkasını kaşıyor, avucunu biraz daha bana uzatıyor. tüy yumağının ıslak küçük burnu hafifçe işaret parmağıma sürtüyor, minik ön ayaklarıyla parmağımı kavrayarak iki ayağının üzerine dikeliyor. gözlerindeki tehlikeli pırıltı yavaşça silinikleşiyor.
ben kıpırtısızca tüy yumağına bakarken çaprazımızdaki kız kitabının üzerinden bize kaçamak bakışlar atıyor. göz ucuyla hissetsem de kafamı kaldırıp bakmıyorum, kafamı kaldırsam ilk durağımın mavi saçlının keskin bakışları olacağını biliyorum.
bakışlarının keskinliği burnunu avucumda hafifçe gezdiren farenin dişlerinden daha çok ürkütüyor beni. fiziksel bir zarardan çok daha fazla endişelendiriyor.
harika olmaya alışkın doğdum ben, güvenle yoğuruldu hamurum; pek fazla şey endişelendirmez beni. ismini bile bilmediğim bir yabancının bakışlarıysa omurgama bir ürperti bırakıyor.
demir yılanın gıcırtıyla açılan kapıları tüy yumağının parmağımı bırakıp yeniden mavi saçlıya doğru sokulmasını sağlıyor. avucunda yükselip sağa sola bakınıyor. etrafın güvenli olduğundan emin olmak istiyor.
fareler için güvenli kavramı ne ifade ediyor?
bilmiyorum, ama tüy yumağı için mavi saçlı'nın avucunun içini ifade ediyor.
kitabını okuyan kız aceleyle inip yerini birkaç sokak ötedeki fırının sahibi olduğunu bildiğim kadına bırakıyor.
o fırını severim, çok güzel limonlu kekler yapıyor. limonlu kek yapmak çok kolay bir şey olsa da anneminkiler asla onunkiler kadar güzel olmuyor.
zaten annem de pek limonlu kek yapmıyor. babam kakaolu olanları daha fazla seviyor.
mavi saçlı kafasını kaldırıp kadına gülümsüyor. kadın hafifçe el sallıyor.
"sizi uzun zamandır görmedim," diyor içten bir sesle, "yoğun musun?"
mavi saçlı onaylarcasına kafasını sallıyor hafifçe, kulağındaki sallantılı küpeler hafifçe şıngırdayarak birbirine çarpıyor. bir sürü yıldız desenli küpe ışıldıyor.
"işler biraz sıkıntılı ilerliyor Martha. eğer yeterince minik adamın olduğuna eminsen, en kısa zamanda uğrayacağım."
adının Martha olduğunu öğrendiğim kadın gülümseyerek kafasını sallıyor. mavi saçlı, tüy yumağını yavaşça kucağına bırakırken kafasını bana çeviriyor.