- Şeyy... ben özür dilerim uyandırmak istememiştim..
- Sorun değil
Jeongin doğrulup boynunu kütletmiş ve duvardaki saate gözü iliştiğinde hızlıca kalkmıştı.
- Okula geç kalacağız iyiki uyandırmışsın.
- A evet ben daha fazla rahatsızlık vermeyeyim gideyim
Felix yerinden kalktığında. Jeongin, verdiği beyaz tshirtün içinde kaybolan ufaklığı süzmüştü. Kolları dirseklerine kadar uzanmış ve neredeyse dizlerine geliyordu. Onu ilk kez makyajsız görüyordu. Aslında makyajlı ya da makyajsız pek bir fark yoktu ama çilleri olduğunu yeni fark etmişti. Felixse utanarak yanaklarını kapatmıştı.
- Kahvaltı yapalım öyle gideriz.
- Gidermiyiz?
- Eve bırakırım seni?
- Yeterince zahmet verdi-
- Off saçmalama Felix
Jeongin mutfağa adımlayıp kendine acı bir kahve yapmaya koyulmuştu.
- Nasıl içersin?
- Yok ben almayayım sağol ve bence sende içmemelisin.
- O nedenmiş.
- Aç karnına kafein zararlıda ondan.
Jeongin güldü ve yaptığı soğuk kahvesini yudumlayarak dolaptan kahvaltılıkları çıkardı.
- Bişey olmaz bana.
- Yaşlanınca reflü olucaksın
- Felaket tellalı mısın?
Felix güldü
- Azrail olmayı tercih ederim.
- Belkide zaten öylesindir.
Jeongin çarpıkça gülümseyip göz kırptığında Felix anlamamış bir ifadeyle bakıyordu.
- Nasıl?
- Boşver.
- Yha! Söyle
- Büyüyünce anlarsın.
- Aramızda sadece üç yaş var hatırlatırım.
- Neyse hadi birşeyler ye de çıkalım.
- Sen?
-Kahve içiyorum.
- Bana mı hazırladın.
- Evet.
- Yaa teşekkür ederim.
- Ne demek. Hadi soğutma yumurtanı.
Felix başıyla onaylayıp masaya geçmiş ve hazırladıklarından yemeye başlamıştı. Jeonginse Felix e çaktırmadan gülümseyerek izliyor ve kahvesini yudumluyordu. Felix kahvaltısını bitirmeye yaklaştığında odasına gidip hazırlandı. Ufaklıkta sofrayı toplayıp bulaşıkları makineye dizdi. Jeongin geldiğinde şaşırmıştı.
- Ahh ne gerek vardı ben hallederdim.
- Olsun o kadar uğraştın sen bu kadarınıda yapayım.
Felix ellerini yıkayıp havluya kuruladı.
- Önce seni eve bırakayım sonra okula geçelim olur mu?
