2.Bölüm|Çilek Reçeli

3.5K 280 169
                                    

Bazılarımız mattır, bazılarımız parlak. Bazılarımız renkli, bazılarımız siyah beyazdır.

Matlık ve parlaklık geçmişinizdir.
Renklilik ve siyah beyazlık geleceğinizdir.

Ve malesef geçmişi mat olanın geleceği renkli olamıyor, her parlak geçmişlinin de olamadığı gibi.

Geçmişim mattı. Geleceğim renkli sandım, tüm renklerim birer birer üstümden sökülene kadar öyle olacağını sandım.



"Bebeğim nerede?" Karnımdaki düzlüğü görür görmez ağlamaya başladım. Oğlum yoktu, benim bebeğim karnımda yoktu.

"Üzgünüz, kurtaramadık." dedi doktor.

Üzgünlermiş, kurtaramamışlar.

Avazım çıktığı kadar bağırdım, haykırdım ve ağlamaya devam ettim. Bu acı çok fazlaydı, bu katlanılabilecek bir acı değildi. Tarifi yoktu, kalbimde bıraktığı sızısı çoktu. Canım yanıyordu, beden olarak değil ruhum acıyordu. İçimde, kalbimin en derininde bir şeyler çatırdıyordu. Bu...bu acı nasıl anlatılabilirdi ki?

"Sakinleştirici getirin." Doktoru duyar duymaz sustum. Uyumak istemiyordum. Bebeğimin ölümünü uyuyarak atlatmak istemiyordum. O bunu haketmiyordu, o arkasından ağlanacak bir çift göze hakediyordu çünkü onun başka bir şeyi yoktuki. Ona bu dünyada bir yaşam bile verilmemişti, şimdi bir de sessizce uğurlanamazdı.

"Yapmayın, lütfen." Sakin tonda çıkan sesim doktoru ikna etmiş olacakki elinde iğneyle gelen hemşireyi durdurdu.

"Kızım, seni buraya bir adam ve kadın getirdi. Seni bırakıp gitmişler, telefon numarası bırakmamışlar. Arayabileceğin kimsen yok mu?"

"Yok," Abim vardı ama onu İzmir'den Ankara'ya getirtemezdim.

Doktor çaresizce başını iki yana salladı. İnce ve kuru dudakları tekrardan aralandı. "Fazla kan kaybettiğin için," dedi. "Rahmini almak zorunda kaldık. Bir daha çocuk sahibi olamayacaksın."

Ben bir daha çocuk sahibi olmak isteyecek miydim?

"Kapıda polisler ifade almak için bekliyorlar. Silahla yaralanma olduğu için hastane polisine haber vermek zorunda kaldık." diye devam etti sözlerine. "Merak etme onlara daha iyi olmadığını söyleyeceğim, dinlen sen." Omzuma iki kere hafifçe vurdu ve hemşirelerle beraber odadan çıktı.

Bir hastane odasında yalnız kaldım, gerçekten yalnız kaldım. Bu sefer oğlum da benimle beraber değildi.

Ben büsbütün yalnız kaldım.

İki elimide karnıma koydum. Bebeğimin varlığını hissetmek istedim ama olmadı. Yokluğunu bir türlü aklım almazken nasıl kabullenebilirdim ki?

Önceden de yoktu belki ama varlığına beni alıştırmıştı, beni varlığıyla mutlu ediyordu. Şimdi ben nasıl tekrar yokluğundaki halime döneyimki?

Okşadım karnımı, sanki orada hissedebilecekmişim gibi. Olmuyordu, bir türlü hissedemiyordum. Bu duygu nasıl anlatılabilirdiki? Bu duygu... nasıl atlatılabilirdi?

Ne yapacaktım? Buradan çıkınca gidecek bir evim yoktu. O eve gidip eşyalarımı alacak gücüm yoktu. Abimin yanına, İzmir'e gidebilecek şansım yoktu. Zaten zor geçiniyordu bir de benimle ilgilenemezdi. Onu buraya çağırsam kendime bakabilecek bile param yoktu. Bu hastaneden bile nasıl çıkacağımı bilmiyordum.

7 Numara (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin