Başında derin bir ağrı bedeninin üzerine çöken dayanılmaz bir yorgunluk Ruyi'nin hissettiği ilk hislerdi. Gözlerini açacak hali yoktu gözleri hala kapalıydı ama bilinci bulanıkta olsa açıktı. Uzaktan orta yaşlı bir kadın ve adamın sesleri geliyordu.
"İmparator Dowager, majestelerinin hastalığını daha ne kadar saklayacaksın!" Dedi kadın öfkeli bir şekilde. "Artık imparatorluğumuzun geleceğini düşünmeliyiz."
"Amacın nedir Leydi Lee? İmparatorluk tam hükmün altında hasta majestelerini rahat bırakmaz mısın?" dedi adam rica eder ve azarlar arası bir tondaydı.
"Üç aydır hiç uyanmadı lordum." Dedi kadın biraz daha anlayışlı bir şekilde.
"O hala Cennet tarafından seçilmiş hükümdar!" dedi adam iyice öfkeliydi hanedanının geleceği için endişeliydi.
Kadın, Leydi Lee, derin bir iç çekti. "Zamanın ne getireceğine bakacağız, İmparator Dowager" dedi ve arkasını dönüp gitti.
Ruyi konuşan adamın sesini tanımıştı. Kalbinin derinliklerinde bir sızı duydu. Ölmüş olması gereken babasının sesiydi, kendi de ölmüş olmalıydı gerçi,. Babasının sesi normalde hep buyurgan ve toktu ama sesi şimdi daha ince ve yumuşak ve son derece yorgun geliyordu.
Adamın ayak seslerinin içeri geldiğini duydu ve gözlerini açma dürtüsüne karşı koyamadı. Bir daha asla açamayacağını düşündüğü gözlerini insan üstü bir çabayla araladı.
Babası onun uyandığını görünce hizmetçilere derhal hekim çağırmasını emretti ve yatağın yanına telaşla diz çöktü.
"Cennete ve atalarımıza şükürler olsun, uyandın kızım." Sevgiyle Ruyi'nin yüzüne gelen saçlarını attı. Ruyi bir anda gözyaşlarına boğuldu.
"Ah! Baba o kadar pişmanım ki sana itaat etmeliydim. Hepimiz benim aptallığım yüzünden..." Cümlenin sonunu getiremedi ikisi de kanlı canlı yüz yüzeyken 'öldük' diyemedi ve olayın tuhaflığını ilk kez fark etti.
"Sanırım kabus gördün hayatım." diyebildi adam yumuşacık bir sesle. "Her şey yolunda. Şimdi Leydi Xia'ya haber göndereceğim."
Ruyi hiçbir şey anlamayarak gözünü kırpıştırdı. Az önceki kadın babasına İmparator Dowager diye hitap etmişti ve majestelerinin uzun zamandır uyanmadığından bahsetmişlerdi. Kendisi yeni uyandığı için bunun kendisi olabileceğini düşündü. 'Göklerin seçtiği hükümdar' böyle denmişti...
İmparator Dowager bu sırada Leydi Xia'ya bir haberci gönderdi. Ve birkaç dakika içinde kızının yanına döndü.
"Baba,biz şimdi neredeyiz." Ruyi kafasında dönen tüm sorular arasında bunu kelimelerle ifade edilebilir bir hale geldi.
"İmparator Dowager'in konağındayız. İmparator eşi Lee Hao, hastalanınca seni kendi konağına aldırmak istedi buna izin vermezdim."
O isim Ruyi'nin aklında ve kalbinde bir yıldırım gibi çaktı. Lee Hao:imparatoru, aşkı ve en sonunda onun ve tüm ailesinin katili olmuştu.
"Onu görmeliyim." dedi hesap sormak istiyordu, ama neyin hesabı? Belli ki orada ki herşey aslında olduğu gibi değildi,tabi asıl halleri bu değilse. Onu her şey için suçlamalı mıydı?
"Majesteleri, onu görmemenizi tavsiye etmek zorundayım. O kocanız olabilir ama ayrıca Başbakan Leydi Lee'nin oğlu." İmparator Dowager rica eder yatıştırıcı bir sesle dedi. "Hiç değilse bir süre iyileştiğini saklayıp Lee ailesine avantaj elde edebiliriz."
Ruyi, her yeni cümlede daha derin bir sorular kuyusunun önünde duruyordu. Başbakan bir kadındı, bu görülmüş ve duyulmuş bir şey değildi. Kendisi konuşmalardan anladığı gibi hükümdarsa, hükümdar da bir kadın demekti. Ve Lee ailesi onun düşmanı, en azından rakibiydi. Kendi dünyasında da onun Ning ailesi gücüyle, Lee imparatorluk ailesinin rakibiydi. Başbakan ise babasının sahip olduğu unvandı, başbakan Ning Cho şimdi karşısında Dul imparator olarak duruyordu. Kafası karşıktı ve cevaplarla ihtiyacı vardı. Bu yüzden hangi unvanla olursa olsun babasına güvenmeye karar verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anka Kuşundan Ejderhaya
Historische Romaneİmparatoriçe Ruyi görkemli bir hayat yaşadı ama ailesinin düşüşüyle sefil bir biçimde öldü. Onları öldüren Ruyi'nin derin bir aşkla bağlı olduğu İmparator Lee Hao'ydu. Ruyi ikinci hayatında kadınların egemen olduğu, erkeklerin sadece güzel hizmetkar...