"...Ne dostum,ne aşkım,beni savaştan kurtaramadı.
...Kimse bakmaz arkasına.Ben boğulurken karanlığımda.
...Derine iniyorum her gün,karanlığımda.
...Tanıdık yüzler var,çocukluğumdan..."
Mırıldanarak şarkı söylememi bozan şey,Branny'nin yaparken şekilden şekile girdiği dans haraketlerini izlerken dalmış olmamdı.
"Ne oldu minik? Çok mu sevdin?" Semss'in kulağıma kısık sesle fısıldamasıyla irkildim ama haraket etmedim.
Branny,önce yerde takla attıktan sonra ayaklarını sert bir şekilde zemine vurarak zıpladı.Ardından parmak uçlarında durarak neredeyse bir cm bile olmayan aralıklarla yürümeye başladı.
"Bak eşek arısı.Aynı böyle,bir kuğu gibi süzüleceksin"
Dediklerini belki ciddiye alabilirdim...tabi lambaya takılıp yüzüstü yere yapışmasaydı...
Ben,hiç bozuntuya vermeden kollarını iki yana açarak etrafında döndü.
Ve,önce beyaz saçları,sanki kanla yıkanmış gibi kırmızı oldu.Saçlarının arasından çıkan bir böcek,tam gözbebeğinin içine girdi.Gözleri karardı,tırnakları uzadı ve sivrileşti.
Ardından,o uzun ve sivri tırnaklarıyla yüzünü ve boynunu çizmeye başladı.Çizmeyi bırak,dokunduğu yerden kanlar fışkırıyordu.
"Hadi Eşek arısı!! Beni taklit ET!" Korkunç sesiyle konuşmasıyla dikildiğim yerde geri geri gitmeye başladım.
Semss'e baktım,belki yardım eder diye.O sipsivri saçları yerinden koptu ve bana geldi,yüzümü çizmeye başladı saç taneleri.Birisi ağzımın içine girdi.Damağıma hatta boğazıma kadar gitti.Yere çöküp kan kusmaya başladım ister istemez,belime kadar uzanan siyah saçlarım,kan oldu.Ama omzumdan hatta neredeyse çenemden saçımın köküne kadar olan tutamlarım temiz kaldı.
Hıçkırıklarım,sanki gerçekten boğazımı düğümlemiş gibi ağzımdan akan kanlar durdu.Dengemi sağlayamadan da olsa hücrenin kapısına ulaştım ve olabildiği kadar zorladım.Merak,sevinç,üzüntü yerine korku bulaşan gece mavisi harelerim tedirginlikle arkama döndü.
Avazım çıktığı kadar yardım dileniyor,kapıyı tüm gücümle çekiyordum.Çaresizdim,tam olarak burada olduğum 5.Yılda ve 59.Hücre cezamda ölecektim.
Belkide bugün ilk defa izin verecektim,Ay'ın gece mavilerimi aydınlatmasına ama kibrinin değil ölümün sesi gözlerimi parlatacaktı bugün.
Her kriz geçirdiğim zaman görüyordum böyle şeyleri.Ama bugün en kötüsüydü,bugün ilk defa öleceğimi düşündüğüm gündü.Bugün çaresizliği dibine kadar tattığım gündü.
Ve bugün ben,hayatın korkunçluğunu tamamen anlayarak doğduğum,ve bu karanlıkta ezildiğim gündü.
Bugün hem ölüm,hem doğum günümdü.
Ben doğarken ölücektim.
Ve şunu anlamıştım,benim için kıyamet,erken gelecekti.Azrail benim ruhumu yaralayacaktı belkide.
Ama net bildiğim bir şey var;Ben bugün ölmesemde,ruhum tamamen yaralı ve çiziklerle kaplı olacaktı.
Belkide ben bugün burada,bu çaresizlikle ölmezsem eğer;Her gün ölmeyi dileyecektim.
Bir ölüden farkım kalmayacaktı.
Yani,kaçış yoktu.
Ben.Bugün.Ölüyordum.
Ben bugün,ruhumun vücuduma attığı her bir çentikten fışkıran kanları bir deniz gibi topluyor,orada boğuyordum kendimi.Lacivert harelerim,gece mavisine bir oluyor.Çaresizlik alay ediyordu bizimle.
Son bir kez arkama baktım korkuyla,gördüğüm son yüz;Benim çaresizliğimin yüzü olsun.Ve ben bu diyarda yaşadığım hergün bunun farkındalığıyla yaşayayım diye.
Kelebekler,beynimde dolaşacaktı bugünden sonra ve ben.Ruhlar mezarlığına kendi adımı eklettirmeyecektim.Eğer oraya gidersem bağıra bağıra şarkı söyleyecektim.
***
13/09/2023
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Geceler
General Fiction"Ayın kibrinin, senin gece mavilerini aydınlatmasına izin verme" ve sonra ekledi "Gece..." #