Şuan Cem Karaca'nın, 'Bu son olsun' şarkısını dinliyorum. Beni en iyi açıklayan sanatlardan, eserlerden biri de bu.
Şuan bir ustura, bir neşter, bir bıçak, bir çakı alıp boğazımı kesmek istiyorum. Bitirmek istiyorum bu acıyı. Hiçbir dine, görüşe inanmayan biri olarak, en azından kalbimin derinliklerinde hiçbir inanç bulunmayarak, bu işkenceyi bitirmek istiyorum. Her dakika sanki bana daha çok acı verecek bir deneyim gibi geliyor bana. Yazılarımın bile ahengini düşünemiyorum artık.
Hayatımda en çok sevdiğim Öğretmenlerden biri olan Çağrı Öğretmenimin şu sözü aklıma geliyor: Bu çocuk geleceğin Einstein'ı olabilir. Kendimi övmek için söylemiyorum asla. Ama bu söz cidden söylenmişse, o zaman bilin ki geleceğin, yeni neslin Einstein'ı ölüyor. Ve nankörlük, Freud'un dediği o Libido arzusu, benim sonumu getiriyor.
Dışarıda kendini havalı sanan onca, binlerce benim gibi ergen var. Ama ben kendimi havalı sanmıyorum, sadece çocuk sanıyorum. Onlar bu özelliği kullanıp, benim dilediğim prensesi, benim dilediğim o hayatı çalıyorlar. Evet, artık birnevi öfke ile doluyum da denebilir. Ama bu öfke unutmayın ki, kontrolsüz değil. Öyle olsa bir eser olmazdı. Onlar dışarıda sevişiyor, içiyor, hayatlarını yaşıyorlar. Ya ben? Ben hiçbirini yapamıyorum. 17 yaşında bir genç olarak, en azından deneyimlemem gerektiğini düşünüyorum, ancak olmuyor. Çünkü hepsi, alayı, bunun asıl kültür olduğunu düşünen manyaklar!
İşte, birnevi bu sorunlar benim sonumu getiriyor. Bir kitaba, bir Petit Prince'e, bir Lüpen'e, bir Holmes'e, ben içimi açamayacaksam ne anlamı kaldı bu dünyanın?
Bu sayfa tamamen temeldi. Her intihar düşüncesini aklıma getirdiğimde, buraya yazacağım. Ve kimse bana engel olamayacak. Artık kaybedecek bir şeyimin olmadığını biliyorum. Aslında var. Zihnim. O Einstein zihnim. Yasaklayabilirsiniz, cahiller. Cem Karaca'nın tabiriyle, sarmısaklamak ister misiniz? Haha!