i k i

11 1 44
                                    

"Chiae? " 

"Chiaee!?" 

"Kalktın mı Chiae?" 

"Chiae!" 

(Bugün Chiae nasıl yazılır onu öğreniyoruz hocamız da Nayeon) 

Nayeon, Chiae'nin kapısını tıklattı. Cevap almayınca içeri girdi. Chiae burnuna kadar battaniyeyi çekmişti. 

"Şşş, uykucu. Kalk. Saat on iki" 

"Git Nayeon" 

"Sen niye dün geldin yanıma?" 

"Ben gelmedim ki?" 

"Uydurma, o nedenle mi beni görünce kaçtın?" 

"Seni görünce kaçmadım" 

"Ama oradaydın değil mi?" 

"Nayeon, sabah sabah işin mi yok da benimle uğraşıyorsun. Git buradan..." 

"Hala sorumun cevabını alamadım" 

"Evet, ama seninle ilgili değildi. Sizin orada olduğunuzu bile bilmiyordum. Restorana gideceksiniz sanmıştım."

"Gittik, sonra sıkıldık" 

"Anladım. Ben de şehir merkezinde dolanırken bir bara gireyim dedim. Nereden bilebilirdim ki senin olacağını" 

"Jungkook? Gece birlikte olacaktınız diye biliyorum. Ailecek... Hem yüzünü açsan da öyle konuşsak. Battaniyeye konuşmak çok da eğlenceli değil, anlarsın ya"

"Açmam"

"Niye?" 

"İşte, otur sen." 

Nayeon bir sandalye çekip oturdu. 

"Jungkook neredeydi?" 

"Cehennemin dibinde!" 

"Ne?" 

"Nayeon, bak ne olur üstüme gelme. Evet gece beraberdik ama o esnada yalnızdım." 

"Bir sorun olmadı o zaman?" 

"Olmadı." 

"Tamam öyleyse, ben çıkıyorum. Seni öfkenle baş başa bırakarak..." 

Nayeon dışarı çıkacağı esnada Chiae seslendi. 

"Nayeon!" 

"Ne oldu?" 

"Anlayışın için teşekkür ederim." 

"Başka şansım mı vardı? Neyse, rica ederim. Bir şeye ihtiyacın olursa buradayım." 

Chiae yatağının altına girdi iyice. Başı çok ağrıyordu. Gece montsuz gezdiğine verdi. Kulaklığını takıp müzik dinlemeye başladı. Kılını kıpırdatacak hali yoktu. Üstelik üşüyordu da. Gece yaşananları tekrar tekrar zihninde canlandırdı. Keşke her şeyi silip atabilsem, diye iç geçirdi. Jungkook umrumda değil, annesinin dedikleri... beni bir sürtükle bir tutması... Ne kadar öyle durdu bilmiyordu ama Nayeon geldi bir süre sonra. 

"Chiae, sen gerçekten iyi misin?" 

Chiae hemen gözlerini kapatıp uyuyor taklidi yaptı. Nayeon sessizce kulaklıklarını aldı Chiae'nin. Ne dinlediğinde baktı ve gülümsedi.

"Slient Cry..." (kübra seviliorsn) 

"Nayeon! Kulaklığımı geri ver. Müzik dinliyorum." 

"Uyuyorsun sanıyordum." 

"Uyumuyorum." 

"Yemek ye öyle dinle o zaman." 

"Acıkınca gelirim." 

"Hani sen şu an 'bir sorunum var' mesajını öyle güzel veriyorsun ki... Ama sorunca iyiyim diyorsun" 

"Nayeon..." 

"Efendim canım?" 

"Acaba aç mıdır? Yani bazen ona yemek yapmamı isterdi..." 

"Kim? Nara mı? Nara küçük mü senden? He küçüktü doğru. O daha üniversiteli değil mi?" 

"Hayır ya o değil. Jungkook..." 

"Niye aç olsun bu arkadaş kendi yemek yapamıyor mu?" 

"Nayeon! Şakanın sırası değil" 

"Tamam, tamam. Kavga mı ettiniz?" 

Chiae arkasını döndü. 

"Sayılır." 

Nayeon, Chiae'nin sırtını sıvazladı. 

"Her ilişkide olur öyle şeyler. Bunun için üzülüyorsan canını sıkma ve bir an önce iyileşmeye bak." 

Nayeon sessizce odadan çıktı. Chiae mırıldandı. 

"Evet Nayeon. Her ilişkide kayınvalidesi kıza iftira atar, her ilişkide erkek kıza nefret ettiğini söyler. Her erkek kıza atılan iftiraya inanır ve ona güvenmez. Katılıyorum. Olur öyle şeyler." 

Nayeon arkadaşı için endişeleniyordu. Jeongyeon'u aradı. İnsan ilişkilerinde ondan iyisi yoktu 

📞

"Selam Nayeon" 

*heyecanlanarak* "Oh, selam Jeong... Sana bir şey danışacağım." 

"Danış bakalım" 

"Şimdi Chiae... O biraz hasta. Bir gecede oldu. Sevgilisi ile tartışmış. Yemeden içmeden kesildi. Ne yapmalıyım?" 

"Hmm, her ilişkide olur öyle şeyler, o çok hassas bir kız. Ve de gururlu. Kendi kendine hazmetmeye çalışıyor olabilir. Onun şu an tek ihtiyacı olan şey sabır. " 

"Bunlar bence sadece kavga etmedi Jeongyeon. Başka bir şey olsa gerek. Çünkü dün hatırlardan ben birden kalkıp gittim. Çünkü... O gelmişti. Sabah gelmediğini iddia etse de gelmişti."

"Sarhoş muydu acaba?" 

"Sanmam, gayet dengeliydi." 

"Biraz düşüneyim. Lütfen onu darlama." 

"Tamam, teşekkür ederim Jeongyeon~" 

"Rica ederim" 

°~°

Jungkook ise, odasına penvereden dışarıya bakıyordu. Çok öfkeliydi. Chiae'nin onu aldattığı yalanına hala inanıyordu. Kapısı yumruklandı. Nara gelmişti 

"Ne var Nara?" 

"Sen varya sen, kalpsizin, gerizekalının, aptalın, salağın, insafsızın, vicdansızın tekisin! Bu hayatta kimseyle mutlu olamazsın! Ben bile seni desteklemiyorum!" 

"Nara, bunları yeterince konuştuk. Çık haydi dışarı." 

"Yoo, hayır! Çıkmıyorum! Senin o kızın arkasından sürüm sürüm sürüneceğini göreceğim. Pişman olacaksın Jeon Jungkook. Pişman olacaksın! İyi ki abimsin... Aksi takdirde-" 

"Nara! Yeter! Çık dışarı!!" 

"Çıkmıyorum!" 

"Ne bağrışıyorsunuz?" 

Anneleri geldi içeriye. 

"Senden de, senin gibi olan oğlundan da nefret ediyorum!" 

Nara sinirle dışarıya çıktı. 

"Ne oldu yine buna?" 

"Heyheyleri gelmiş yine." 

Jungkook başını iki yana salladı. Annesi ise, balığı mideye indiren bir kedi edasıyla odadan çıktı. 


never let go-jjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin