Ten Lee.. Yazın ortasında kolidorda tabana kuvvet koşarken yanından geçtiği kişiler ona tuhaf bakışlar atıyordu. Üstelik saçları terden alnına yapmıştı ama onun pek umursadığı söylenemezdi. Bir müddet sonra durdu. Nefes alışverişleri düzelince ise krem rengindeki kapıyı tıklattı.
"Girebilirsin.."
Yüzüne samimi bir gülümseme yerleştirdikten sonra içeri girdi.
"Bay Kim, beni çağırmışsınız."
"Hoşgeldin Ten. Ben de seni bekliyordum. Geç otur."
"Teşekkür ederim. Konu neydi acaba?"
"Ne yazıkki dönem sonu için düzenlenen gösteride bir sorun oldu."
"Yoksa iptal mi oldu profesör?"
"Hayır hayır. Sadece Seulgi sakatlanmış."
"Nasıl? Yarışmaya bu kadar az zaman kalmışken sakatlanmasına ne sebep olmuş olabilir ki?"
"Bunun bir önemi yok. Daha fazla vakit kaybetmeden birini bulmazsak eğer işte o zaman gösteri iptal olabilir."
"Kimi bulucağız peki efendim? Aklınızda birinin olduğunu umuyorum."
"Evet var. "
Dirseklerini masaya yaslayıp parmaklarını birbirine geçirince, Ten de rahatlıkla tebessüm etti."Ama henüz onu ikna edemedim."
Gülüşü anında geri soldu.
"Neden?"
"Duyduğuma göre biraz zor zamanlar geçiriyormuş, fakat senin ikna edebilceğine eminim."
"Hiç şüpheniz olmasın Profesör. Peki kim bu arkadaş? "
"Dong Sicheng. Senin bir alt sınıfın. Çok başarılı ve yetenekli bir öğrencimdir. Daha önce karşılaştınız mı?"
"Sanmıyorum efendim."
"Pekala o zaman artık karşılaşmanızın zamanı gelmiş. Bu saatlerde genelde kampüsteki o meşhur cafede oluyor. Artık gerisi sende. Çabucak onunla uyum sağlayabilsen iyi olur."
"Merak etmeyin Profesör. Benden yana sıkıntı olmaz."
"Beni haberdar etmeyi unutma. Bol şans."
Ten odadan çıktıktan sonra Profesörün bahsettiği cafeye ilerlemiş ve boş bulduğu masaya oturmuştu.
"Yapamıyorum, Ning. Anlamıyor musun?Ben sen gibi yapamıyorum . O, her ne kadar beni sevmese bile ben onu seviyordum. Ona saygı duyuyordum. Benimle görüşmese bile hayatta olmasından güç alıyordum. Dansa başlamamın sebebi o iken, artık gittiğini bile bile dans etmeye devam edemem..Dansa olan tutkunluğumu onunla keşfetmiştim. O benim ilhamımdı, gücümdü. Şimdi o yokken savunmasız cırılçıplak kalmış gibiyim. Göğsümün ortasında bi kor var sanki içim eriyor, yanıyor, acıyor ve koca bi boşluğa dönüşüyor. Beni bırakıp gitti ve ben bütün bu hislerle baş edemiyorum. Çok karmaşığım bu haldeyken dans edebileceğimi sanmıyorum. Benim sadece zamana ihtiyacım var."
Ten hemen çaprazındaki masadaki kişinin söylediklerine ister istemez kulak misafiri olunca bakmadan da edemedi. Uzun boylu siyah saçlı bir gençti. Burnuna doğru kaymış olan gözlüğü ağladığından dolayı buğulanmıştı. Ten o an profesörü Kim Jongin'in söylediklerini hatırladı. Parçaları kendince birleştirince bu kişinin Sicheng olabilceeğini düşünüp masasından kalkıp yanına ilerledi.
"Merhaba. Afedersiniz?"
Karşısındaki genç bir an afallamış ne olduğunu anlayamamıştı.
"Tanışıyor muyuz? Siz kimsiniz?"
"Hayır tanışmıyoruz ama tanışabiliriz."
"İlgilenmiyorum."
"Yanlış anladınız. Bir dakikanız var mı? Açıklayayım."
"Önce kim olduğunuzu söyleseydiniz?"
"Benim kim olduğum değil sizin kim olduğunuz önemli."
"Anlamadım?"
"Sizin Dong Sicheng olma ihtimaliniz var mı? Lütfen doğru kişiye gelmiş olayım."
"Neden soruyorsunuz?"
Ten cevabını aldığını umarken rahatlamışcasına tebessüm etti.
"Beni, Profesör Kim Jongin gönderdi. Şu anda dönem sonu için bir dans gösterisi düzenliyordu fakat partnerim sakatlandığından ötürü yalnız kaldım."
"Yani? Bunun beni ilgilendiren kısmı neresi? Anlamadım.."
"Yanisi şu ki.. Duyduğuma göre Profesör bana gösteride eşlik etmeni istemiş ama reddetmişsin. "
"Evet ettim nolmuş?"
"Sanırım zor bir dönemden geçiyormuşsun. Ne olduğu bilmediğimden yorum yapmak istemiyorum ama bana eşlik etmelisin."
"Neden böyle bir şey yapayım?"
"Birincisi profesör seni istiyor. İkincisi ben de bu gösteriye çok emek verdim ki hala veriyorum ve profesör sana güveniyorken ben de öyle alaelade biriyle çalışmak istemiyorum."
"Vay canına. Şuan gerçekten ikna oldum inanır mısın?"
"Sicheng, lütfen. Dans etmeyi sevmiyor musun? Belki dertlerinden böyle uzaklaşabilirsin."
"Saçmalık. Gider misin artık? Adını bile söylemeyen biriyle daha fazla muhatap olmak istemiyorum."
"Ten Lee."
Sicheng eşyalarını toplayıp kalkarken duyduğu isimle durup öylece kalakalmıştı.
"Ne dedin?"
Gözlerini kendisine üstten bakan Sicheng'e çevirdi."İsmim, Ten Lee."
"Sen, ciddi misin?"
"Evet. Neden?"
"Sen küçüklükten beri ülke çapında bale dalında bir sürü ödül kazanan, o çocuk değil misin?"
Ten gururla gülümsedi. "Ta kendisiyim."
Ten, Sicheng'in gözlerinde belli belirsiz bir
parıldama görmüştü fakat hosuna gitmediğini söyleyemezdi. Sicheng elindekileri bırakıp tekrar oturdu ve avucunu ona doğru uzattı."Az önceki darvanışlarım için kusura bakma. Baştan başlayalım. Memnun oldum. Seninle çalışmayı çok isterim."