Bu hayatta bana göre başa çıkılamayacak sadece 3 duygu vardır: kendine kızgın olmak, anlaşılmadığını düşünmek ve duygusuzlaşmak. Kendine kızmak ömür boyu azap çekeceğin anlamına gelir çünkü bu hayatta seni seninle yalnız bırakmayacak tek kişi sensindir. İnsanlar beklenilir bir şekilde yada beklenilmeyecek bir şekilde hayatımızdan çıkar. Bu yapmaz, bu gitmez dediklerimiz gidenler arasında en öndedir belkide. Sen istesende senden gidemezsin. Bu hayatta seni öne taşıyan insanlar değil, sensindir. Seni hırslandıran insanlar değil, senin kendine olan hırsındır aslında. İşte bu yüzden, kendine kızgın olarak hayatı yaşayamazsın. Bu saatte bana bu satırları yazdıran duygu da bu duygudur. Ve anlaşılmadığını düşünmek; en kötüsüdür. Kendini kurtarmak istedikçe dibe batmış gibi hissedersin ve bu his, sonunu getirebilir. Çok şey anlatmak istersin. İnsanlar söylediklerini değil söylemediklerini anlasın istersin, çok gülüp eğlenirsin ama gözünün daldığı o boşlukta, gözündeki kurak topraklara su değdirsinler istersin ama olmaz. Tekrar ve tekrar kendini açıklamak zorunda kalırsın, hatta açıklamana bile izin vermezler. Söz hakkın yoktur çünkü çoktan kendi gözlerinde haksız duruma düşmüşsündür. Bu durumda sen kendini açıklamak istemezsin, beynindeki o sesi susturamazsın ama kalbindeki o sevginin çığlığı, bütün duyguların sesini kesecek kadar gürdür. Mantığınla sevgini yarıştıramazsın. Geriye bir avuç yalan kalır. Duygusuzluğa gelince; içinde sulanacak toprak bile kalmamıştır. Sadece izlersin olanları. Ağlamak istersin; bağırmak, çağırmak, dökmek istersin bazen kendine yalvarırsın: lütfen. Ama içinde o kadar birşeyler kıpırdamaz ki. Çünkü zamanında kıpırdayan her şeyi köküyle çıkarmışlardır. Geriye sadece bir etten vücut kalmıştır. Her anlamda.