episode 5

56 12 30
                                    

Chan hyung'un inanması o kadar da önemli değildi. Felix'in inanması ve benimle oraya gelmesi daha önemliydi benim için.

Bu yüzden, şu sıralar hassas olan Felix'i korkutmamak adına yavaşça çaldığım kapısının açılmasını bekliyordum.

Tahmin ettiğim gibi önce kapıyı hafifçe araladı, sonra başını uzattı.

Ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözler, sürekli silmekten yara olmuş bir burun. Çaresiz ve acı dolu bakıyordu Lee Yongbok.

"Felix?" diye seslendim bana öylece bakmaya devam eden bedene.

"Ay pardon. Geç içeri." dedi ve kapıyı tamamen açtı, geçmem için iki adım geriye kaydı.

Evi tam da tahmin ettiğim gibiydi. Darmadağınık.

Aynı kendisi gibi.

Pardon, aynı bizim gibi.

"Kanka evin kusuruna bakma." dedi Felix.

"Nolucak kanka. Yabancı mıyım?" dedim.

Birkaç dakika koltukta oturup, bakıştıktan sonra konuyu ona açmaya karar verdim.

"Felix, anlattıklarıma ne kadar inanırsın bilmiyorum. İnanmazsan hiç sıkıntı değil. Geçen gün Hyunjin'in İnstagram hesabında dolaşırken bir post attı. Hyunjin. Gangnamdaki şu yıkık çikolata fabrikasının konumunu paylaşmıştı. Ben Chan hyung'a gösterecektim ama tam o sırada silindiği için inanmadı bana." dedim ve duyduklarını hazmetmesini bekledim.

"Seungmin, bunlar olurken ayıktın değil mi? Yani ne biliyim sarhoş falan değildin?" diye sordu Felix şüpheyle.

"Tamamen kendimdeydim." diye yanıtladım onu.

Bir süre sessizce oturmaya devam ettik. Sonra birden ayağa kalktı, küçük bir çantaya önemli eşyalarını koymaya başladı.

"Nereye?"

"Nereye olacak Seungmin, sevgililerimizi bulmaya gidiyoruz."

------

"Mal mısın lan burası işte. 12 yaşındayken hep buraya gelirdik ya." dedi Felix yarı sinirli bir şekilde.

"Hayır kanka saçmalama iki sokak ötede o yıkılmış fabrika. Götunle hatırlıyorsun." diye onu cevaplayan Seungmin'e karşı öfledi Felix.

O sırada yanlarından geçen 30 yaşlarındaki adama yaklaştı Seungmin.

"Pardon, çikolata fabrikasının eskiden olduğu yer burası mı acaba?"

"Evet efendim burası."

"Sağolun."

-----

"Nerede olabilirler ki?" niye mırıldandı Felix. Yarım saate yakın bir süredir "Hyunjin!" yada "Jisung!" diye bağırıp, ortalığı geziyorlardı.

"Bilmiyorum ki, ama aklımda bir fikir var." diyen Seungmin'e merakla baktı Felix.

Seungmin, ıslık çalmaya başladı. Güzel bir melodiydi ama daha önce bir yerde duyduğunu zanettmiyordu. Her ne kadar soru sormak istesede, bir bildiği olmasa böyle bir şey yapmayacağını biliyordu Seungmin'in.

30 saniyelik bir ıslığın ardından durdu Seungmin.  Felix ise sessizce onu izliyordu.

Çok geçmedi, birkaç dakika sonra Seungmin'in ıslığına benzer bir ıslık çalmaya başladı. Yakından geliyordu bu ses.

Felix büyülenmiş bir şekilde, ıslığın kaynağının nereden geldiğini görmek için bakınıyordu.

Neredeyse fısıldayarak, "Beni takip et Lix." dedi Seungmin. Lafını ikilemesine gerek kalmadan arkasına takıldı öteki.

-----

"Mors koduyla yardım falan mı istemeye çalışıyordun lan otistik herif!"

"Hayır, hayır gerçekten ben sadece şarkı mırıldanmak istemiştim. Lütfen, HAYIR, HAYIR efendim lütfen ağzımı bağlamayın."

Bu onları engellemiş miydi? Sanmıyorum çünkü eğer engelleseydi acı inlemeler, konuşma çabaları ve ağlama sesleri gelmezdi.

----

"Kanka, Hyunjin ve Changbin'in sesini mi duydum yoksa ben mi şizofrenim?" diye sordu Felix.

"Maalesef şizofren değilsin Lix. Dur. Yer değiştiriyorlar galiba. Oğlum gözlüklerimizi alsak ne kaybederdik ya! 10 numara gözlerimle bir halt göremiyorum." diyen Seungmin'e karşı kısık sesle kıkırdadı Felix. Sonra da ayak seslerinin geldiği tarafa doğru döndü ve yavaşça ilerlemeye başladı.

•••••••••

Bölüm normalde 1000 kelimeyi açmıştı ama benim gerizekalı aklım, bu işin bir de finali olduğunu unuttuğu için yarısını sonraki bölüme, yani finale aktardım.

Onu da yarın yada öbür gün atarım sanırım.

Umarım gününüz güzel geçiyordurr

traitor, hyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin