Sıcak ve soğuğun birleştiği bir sonbahar akşamında ben, yakın arkadaşım ve çocukluk şövalyem olan Akira, hayatımın sonlarına doğru girsede yakın olduğumuz hatta abim gibi gördüğüm savaşçı Akirus ile beraber o ılık rüzgarlı akşamda tüm krallığın, ailelerimizin, ve harika krallımızın gözü önünde bir yemin ettik.“Biz yüce krallığımız Asirun’nun yeni şövelyeleri olup, canımızı Asirun için feda edene kadar savunucağmıza tabii ki ilk önce yüceler yücesi atamız Krayon'un ardından bu onurlu krallığı yönetten sevgili hizmetkar krallımızın ve sizlerin gözlerini şahit belirleyecek yemin ediyoruz!” diye haykırdık tek bir ağızdan.
Bu olduğunda biz bilinçsiz birer çocuktuk… Sadece 14 yaşında birer çocuk...Fakat orada kopan haykırışlar, baş döndüren alkışlar ve tabii ki ailelerimizin gururlu bakışları bizi cezbetmeye çoktan yetmişti. Biz büyüdükçe başarılarımızla beraber o yürek hoplatan alkışlar arttı. Ta ki soğuk savaş patlak verene kadar...
Şimdi ise biz soğuk bir savaş içerisinde esirdik. Daha doğrusu sadece ben eesirdim...Sevgili dostlarım, onlar savaşın 2. ve güçle hamlemizde yer alıcaklardı… Benim tek umudum o ikisiydi… Duygularımı dışarı belli etmemem işkence görmeme sebebiyet vermişti. Sağ kolum yanıyordu, sivri bir bıçağın ucunu ısıtıp ilk önce yakmışlar sonra ise saplamışlardı. Bu olayın üstünden birkaç hafta geçmesi oranın kabuk bağlamasına sebep olmuştu. Artık acımıyordu.
Gardiyan bana eski kralın büyük oğlu olan Alses’in ikinci varisinin beni ve diğer esirleri bugün ziyaret ediceğni söyledi. Adını ise benim gibi bir esirin ancak rüyasında duyabiliceğni söyleyip daha çok alay ederek diğer esirlere de haber vermek için çekip gitti. Bilmediği tek şey haftalardır hatta Asirun'da yıllardır bunun, bu gün için hazırlandığımdı. Yaptığım hazırlığın haddi hesabı yoktu. Ben bunun için yetiştirilen bir asker kızıydım ve krallığım için babam gibi şehit olmayı yeğlerdim, yeğlemiştim.
Kısa süre sonra o döküm demire benzeyen bir derisi olan, zümrüt gibi parlayan, kusursuz derece olucakken bir yara izinin yüzünü mahvettiği o ailesinin yüz karası varis beni karşıladı. Silah zoruyla bile olsa selam vermem diye düşünürken babamın o sözü aklıma geldi 'Erdem seni en üstün kılandır’ o yüzden hafif bir selam verdim. Genç variste aynı şekilde erdem ve adabını korudu.
“Hangi ülkenin esirisin? Rütben ne?” diye sordu aptal varis. “Bu sizi asla ilgilendirmeyen konuda sadece sizin aksinize asil bir toplum olan Asirun’dan getirildiğimi söyliyeceğim” dedim sert ve yetkili tohumla. Otoriteden asla bir şey kaybetmeyen sesim onu esir gibi gösterirken beni yüceltiyordu. O ise bu tonuma sadece gözleri ile gülerek konuştu “Rütbesiz bir çömez için çetin cevizsin fakat karşındaki istense de istenmese de bir varis ve duruma bakılırsa tahta oturucak bir varis. Neden biliyor musun? Çünkü ablam kurallara karşı gelerek savaşı bitirmek istiyor. Burda ben olaya karışıyorum” bunları derken arkama geçmiş ve kendi krallıklarını mühürü olan bir tarafı ateş gibi demiri lafının kesildiği yerde sol üst kürek kemiğime biraz değdirdi. “İmza ister misin küçük savaşçı rolü üstlenen ahmak? ” “Or*****” ağzımdan çıkan küfürle demiri bastırdı ve acı çığlığım koridorda yankılandı. Gözlerim ve artık güçsüzleşen vücudum artık buna dayanamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Yemini
FantasyBir asker olarak ilk savaşına giren kızın esir düşüşü ve ardından esir düştüğü krallığın başka bir savaşı kaybediş öyküsü