"Nereye gidiyoruz baba?"dedi küçük sözlerle Jungkook.
"Annenin yanına gidiyoruz küçüğüm."Jungkook'un gözleri parladı. "Gerçekten mi? Annem nerde? Ne zaman varacağız? Neden daha önce benim yanıma gelmedi?"diye bir sürü soru sıraladı Jungkook ancak babası bunlardan hiçbirini cevaplamadı. Sadece önüne baktı ve yoluna devam etti.Araba durduğu anda Jungkook "Geldik mi?" Diye sordu. Korkuyordu. Daha önce annesi hiç görmemişti. Ya kötü biriyse diye düşünüyordu. Kafasında bin tane soru vardı. O sırada babası kapısını açtı. "Gel bakalım küçüğüm."dedi ve arabadan indirip elini tuttu. Jungkook babasının elini o kadar sıkıyordu ki. Resmen bir büyük gibi stres yapmıştı. "Sakin ol."diyordu içinden kendi kendine. O sırada geldiği yer bir ev değildi. Bir restoran değildi. Bir mağaza değildi. Bir market değildi. Burası bir mezarlıktı...
"Annem burda mı, baba?"diyebildi sadece. Bu sefer elleri titriyordu. Annesi vefat etmişti. Ve babası bunu ona söylememişti. "Gel bakalım."dedi babası ve mezarlığın içine yürümeye başladılar. Yaklaşık beş dakika gittiklerinde babası bir mezar taşının önünde durdu. "Bak Jungkook. Annen burda."dedi önündeki mezarı göstererek. Jungkook okuma yazmayı yeni öğrenmişti ve taşın üzerinekileri okumaya başladı.
Jeon Aera
27.08.2005 yazıyordu.Jungkook babasının elindeki çiçekleri aldı. Ve mezarın üzerine yerleştirip babasına sarıldı.
Hayattaki tek varlığına...Günümüz
"Çıkıyor musun Jungkook?" Babamın sesini duyduğumda irkildim. "Evet, çıkıyorum sen bugün gidecek misin?"sorduğum yerin neresi olduğunu ikimizde çok iyi biliyorduk. "Sen gelince istersen gidebiliriz. Ben evdeyim bugün."istemsizce gülümsedim. "Tamam ben gidiyorum. Görüşürüz."diyip dış kapıyı kapattım.
Evimizin yanında taksi durağı vardı ama ben kendi arabamla gitmeyi tercih ediyordum. Bugün mezarlığa gidecek olmamızın sebebi annemin doğum günüydü. 4 Temmuz..
Arabamın kapısını araladığımda bazı şeyler fark ettim. Torpido açılmış ve içinden bazı eşyalar alınmıştı. Bu eşyaların ne olduğunu anlamak için torpidonun içini karıştırmaya başladım. Defterim yoktu. Ama o defterin içinde kendim ve ailemle alakalı bir sürü şey yazıyordu. Ve babam bu defteri kaybetmemem için bana vermişti.
Hemen kapıyı kapatıp eve koştum ve zili çaldım. "Baba açar mısın çok acil birşey söylemem gerek." Diye bağırıyordum ancak içeriden ses gelmiyordu. Umudumu kesin ceplerime bakmaya başladım.Hayır. Anahtarım yoktu. Ancak babamdan da ses gelmiyordu. Birşey mi oldu acaba? Diyerek aklıma bin türlü soru geldi. Kapıyı yumruklamaya başladım. "Baba!" Diye bağırıyordum ancak ses gelmiyordu. En sonunda odasının camına doğru koşmaya başladım ancak oraya baktığımda da yoktu. Direkt telefonumu elime aldım ve babamı aramaya başladım. Telefon açıldığında "Baba nerdesin?" Diyiverdim hemen ancak ses yoktu. Tekrar "Sesin gelmiyor." Dedim ancak telefon yüzüme kapandı. Bu işte birşey vardı.
Korkak adımlarla arabama doğru ilerledim. Ancak içimde kötü bir his vardı. Ya sınava girdiğim anda birşey olursa? Aklımda bin türlü soru vardı. En sonunda radyoyu açıp kemerini taktım ve yola çıkmak için gaza bastım.
Müziğin sesi beni biraz olsun sakinleştirmişti ancak heyecandan mi korkudan mı bilmediğim bir şekilde kalbim çarpıyordu. O defteri kim almıştı? Babam neredeydi? Neden telefonu açtıysa bana cevap vermedi?
En sonunda arabadan indim ve sınava gireceğim okula göz attım. Gireceğim sınavı merak ediyorsunuz dur galiba. Kpss'ye gireceğim tabi pek umudum yok ama.
Yavaşça adımlar atmaya başladım. Korkuyordum. Cebimden cüzdanımı ve kimliğimi çıkardım elimde sadece bir uçlu kalem ve silgi vardı. Güvenliklere kimliğimi gösterip içeri girdim ve sınav olacağım sınıfı aramaya başladım. Burası bir liseydi ve benim gireceğim sınıf 10/K'ydı en sonunda kapıdaki yazıyı görüp derin bir nefes aldım ve içeri girdim.
Sınav başlayalı 17 dakika olmuştu ancak ben tek bir kelime bile okuyamamıştım. Sadece sayfalar arasında dolaşıyordum. Aklıma tek birşey gelmiyordu. O sırada gözetmen yanıma geldi ve bana dik dik bakmaya başladı. "Başla yoksa seneye tekrar girersin!" Demişti sert bir sesle. Resmen tehtid editör gibiydi. O sırada kapıdaki güvenliğe odaklandım. "Jeon Jungkook" dedi bir anda.
"Ayağa kalk ve benimle gel."diyordu. Anlamadığım bir şekilde ayağa kalkıp güvenliğin yanına geldim.Beni yönlendirip diğer polislerin yanına getirmişti. "Ne oluyor?" Zaten başımda bin tane dert vardı. Sanırım bir yenisi daha ekleniyordu çünkü bu kadar önemli olmasa beni sınıftan çıkarmazlardı değil mi?
"Babanın talimatı ile sınavına son verildi." Ne demek oluyordu şimdi bu. Bu yüzden mi ortadan kaybolmuştu. "Eve gitmeni bekliyormuş?"sesinde kötü bir ton vardı polisin ve bu durumdan memnun değil gibiydi.
"Eve gidebilir miyim yani?" Sevinmiyordum. Babamın en çok istediği şey bu sınavı başarılı bir şekilde bitirmemdi. Niye şimdi beni sınavdan boş yere çıkartsın ki. Hem bunu nasıl yapmıştı.
"Evet" dedi buruk bir tonda. Hemen merdivenlerden inip arabama doğru yol aldım.
Umarım birşey olmamıştır diyerek eve gitmeye çalışıyordum. Tam yeşil ışıkta geçmeyi beklerken lanet olası kırmızı ışık yandı. Buda beni acayip geriyordu.
En sonunda eve vardım. Hızla kapıya koştum ve zili çaldım. Hemen kapı açıldı ancak kapıyı açan kişi babam değildi...
İlk bölümü nasıl buldunuz?
Ve sizce ikinci bölümde ne olacakk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Dakika/Taekook
Teen Fiction"Affedersiniz. Çok çok özür dilerim iyi misiniz?" "Sen..."