two; very very quiet house

96 25 90
                                    

24 saat gwcmeden bolum attim

nenenene

***

"Ben geldim."

Chan, eve girdiği gibi kardeşinin duyması için seslenip kapıyı kapatırken zaten içeriden karşı bir sesin gelmeyeceğini bildiği için kulağını kabartmadı ve ceketi ile çantasını rastgele koltuklardan birine attı.

Chan ve Jeongin'in birlikte yaşadığı ev, dışarıdan bakıldığında sıradan bir apartman dairesi gibi görünse de içinde derin bir sessizliğin ve soğukluğun hakim olduğu bir yerdi. Yani, bir zamanlar neşeyle doluyken şimdi sessizliğin hakim olduğu bir yer haline gelmişti. Normalde anne ve babalarının yokluğu, iki kardeşi birbirine daha çok kenetlemeliydi, ancak hiçbir şey ön görüldüğü gibi olmamıştı. İki kardeşin araları açıldıkça açılmıştı ve günün sonunda iki yabancı hâline gelmişlerdi.

Chan, bir idol olarak yoğun bir programı olan biriydi ve bu durum, evdeki atmosferi olumsuz etkiliyordu. Eve çok geç saatlerde geliyordu, geldiğinde ise yorgun ve bitkin bir halde oluyordu. İlk zamanlar yine konuşup sohbet etmeye çalışsalar da zamanla ikisinin de hevesi kırılmıştı. Bu yüzden artık uğraşmıyorlardı.

Jeongin'in gözlerinde bir zamanlar Chan'a karşı parlayan sevgi ve hayranlık, yerini kırgınlığa ve hayal kırıklığına bırakmıştı.

Abisini özlüyordu.

Chan ise her ne kadar Jeongin'e karşı derin bir koruma içgüdüsü beslese de, bu içgüdü zamanla onu kısıtlayıcı ve baskıcı bir hale getirmişti. Jeongin, abisinin sürekli olarak ne yapması gerektiğini söylemesinden bıkmıştı. Ona göre bu paranoyaydı.

Belki de konuşmamalarının bir sebebi de buydu.

Ne zaman konuşup anlaşmaya çalışsalar iş mutlaka Jeongin'in arkadaş seçimlerine veya notlarına geliyordu. Hâliyle Jeongin de abisiyle konuşmak ve iletişime geçmek istemiyordu.

Evdeki sohbetler artık oldukça yüzeyseldi. "Bugün neler yaptın?", "İyi o zaman", "Yemek hazır" gibi kısa ve ilgisiz cümlelerle sınırlıydı. Hatta Jeongin, abisinin ona gerçekten kulak vermediğini ve sadece formalite icabı konuştuğunu düşünüyordu. Chan ise kardeşinin duygularına yeterince önem veremediğini fark etse de, yoğun programı ve bitmeyen sorumlulukları arasında boğulmuş haldeydi.

Her ikisi de bu durumdan memnun değildi, fakat çözüm bulmak konusunda adım atmaktan çekiniyorlardı. Adım atsalar da geri tepeceğine inanıyorlardı.

Dün barda geçirdiği güzel gecenin ardından yine güzel bir sabaha uyanmıştı. Aylar sonra ilk defa bir şeylerin yolunda gittiğine inanıyordu. Aslında sorunlarıyla ilgili hiçbir şey de değişmemişti, fakat içinde bir pozitiflik vardı. Kalkıp günlük rutinini hallettikten sonra şirkete gitmiş ve 3RACHA ile yeni çıkacak albümleri için hazırlıklarına başlamıştı. İşlerini bitirdiğinde ise saat çoktan akşam olmuştu ve eve gelene kadar dokuzu bulmuştu bile.

Kendi odasına girmeden önce acıktığı için mutfağa yöneldi. İçeriye girdiğinde Jeongin'in de yemek yediğini gördü.

"Yemek hazır mı?"

"Evet, dolapta" Jeongin gözlerini tabaktan ayırmamıştı.

Chan, masaya oturup sessizce yemeğini yemeye başladı. Aralarındaki sessizlik o kadar yoğundu ki, sanki havada asılı duruyordu. Chan, bir süre sonra dayanamayıp konuşmaya çalıştı.

"Bugün neler yaptın?"

"Okula gittim, sonra eve geldim, yemek yaptım"

"İyi yapmışsın."

fast times, hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin