Merhaba arkadaşlar. Öncelikle hikayeme bir şans verdiğiniz için teşekkürler. Burada yarattığım her şey bir kurmaca. Lütfen okurken bunu unutmayalım. Hiçbir inanca saygısızlık etmek istemem.
Destekleriniz benim için çok önemli . Beğenmeyi ve yorum atmayı ihmal etmeyin.
Keyifli okumalar.
"Tüm evrenin yaratıcısı olan beş büyük Tanrı tek bir ağızdan emretti "Ey ölümlü sadık inanlar, ilk emrimiz -koru-dur. Aileni koru, sevdiklerini koru, yarattığımız bu eşsiz doğayı koru, sonsuz evreni koru ama en önemlisi dinini koru."
Ev...
Yaklaşık bir senedir hasret kaldığım yer. En güzel anılarımın koruyucusu olan yer.. İlk aşkımın olduğu yer. İlk dostumun olduğu yer. En çok ağladığım, en kara günümün olduğu yer. Babamı kaybettiğim yer. Ev. Evim...
Buraya bakmak bile kalbimi bu kadar acıtıyorken, içeri nasıl girecektim? Hadi diyelim girdim, nasıl nefes alabilecektim.
" Derin nefes al Amaris. Baban bu eve girmeye korktuğunu bilse çok üzülürdü."
Hah, iç sesim çok haklıydı. Babam bu eve her koşulda girmemi isterdi. Şimdi bütün cesaretimi toplayıp adım atma zamanı. Bir adım, iki adım... Attığım her adım canımı bu kadar yakarken açılan kapı bütün cesaretimi söndürdü. Yavaşça kafamı kaldırdım ve elinde büyük bir çöp poşetiyle duran annemi gördüm. Başta beni fark etmedi. Başı biraz eğikti. Hafifçe kafasını kaldırdı ve o an beni fark etti. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Dikkatsizce elindeki poşeti yanına bıraktı ve hızlı adımlarla yanıma ulaştı. Ellerini yüzüme doğru uzattı ama dokunmaya cesaret edemedi. Kısık bir sesle:
"Amaris, sen, s-sen gerçekten eve mi geldin?"
"Evet."
Sesim beklediğimden de soğuk çıkmıştı. Ama annem yaşadığı şoktan olsa gerek bunu fark etmedi ve hızla beni sarmaladı.
"Oh Tanrım, şükürler olsun. Amaris hayatım. Seni nasıl da özledim. Burada olmanı o kadar çok istiyordum ki. Sonunda evine dönebildin. Ah benim prensesim."
Yavaşça kollarından kurtulmaya çalıştım ama bu biraz zordu. Annem beni sımsıkı tutuyor, sarmalıyordu. Kurtulma çabamı fark etmiş olacak ki sarılmayı bıraktı. Gözlerimiz buluştu. Ağlıyordu. Bu kadar özlemiş miydi beni? Ya da ağlayabilme gibi bir yeteneği mi vardı? Babamın ölümünde neden ağlamamıştı?
"Amaris, durma öyle gel içeri. Herkes seni gördüğüne o kadar sevinecek ki!"
Annem sırtımdan hafifçe ittirerek verandaya kadar ulaştırdı. Tam kapı eşiğindeyken ayaklarım sanki yere mıhlandı. Annem de durumu anlamış olacaktı ki sırtımdaki elini indirdi. Bir kaç saniye bekledi belki kendim girerim diye. Ama ayaklarım hareket etmeyi reddetti. Bu sefer elimi tuttu.
"Biliyorum Amaris, bu eve girmek senin için çok zor. Ama unutma burası senin en güzel anılarının olduğu yer. Baban senin bu eşikte bu halde durmanı istemezdi."
Evet, haklıydı. Babam bunu istemezdi.
"Babamdan bahsedecek en son kişi sensin anne. Lütfen."
Elimi tutan eli sözlerimden sonra yavaşça kendini serbest bıraktı. Bunu fırsat bilip derin bir nefes alarak eşikten içeri girdim. O ana kadar taşıdığımı unuttuğum valiz ve sırt çantasını usulca bir kenara bıraktım. Gözlerimle etrafı taradım. Bir senede neredeyse hiçbir şey değişmemişti ama aynı zamanda çok şey değişmişti. Ben etrafa bakınmaya devam ederken annem içeri girmişti. Yanımdan sessizce geçerek mutfağa yöneldi. Bende onu takip ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Namipfa
Fantasy"O yaz ailemin evine döndüğümde, bütün inancımın değişeceğini bilemezdim. Başta dalga geçtiğim o kitap ve Tanrılar şimdi benim tek gerçeğim olmuştu"