1- Gerçekten

31 3 2
                                    


*Playlist: 1-Redd-Prensesin Uykusu.*

Kulaklığı takıp son ses şarkıyı açtığımda gözyaşlarım bana eşlik etmeye başlamıştı bile. Kimse yoktu, yapayalnızdım. Geçen senelerin sonunda elimde bir hiç kalmıştı. Uğruna her şeyi karşıma aldığım ilişkimi bitirmek zorunda kalmıştım. Hafifçe hıçkırarak yürümeye devam ettim. O kadar yalnızdım ki gidebileceğim çoğu yerde kotamı doldurmuştum. Hiç kimseye dert anlatamıyordum. Söylediklerine gelmiştim.

Yanlış kişiydi ama ben sürekli doğru olduğunu söylüyordum. Sevmek her şeye yeter sanıyordum. Anlayamadığım bir şey vardı. Sevgi eğer karşılıklı ise her şeye yetiyordu. Tek tarafın çabası hiçbir işe yaramıyordu. Yıllarca maddi manevi tek başıma çabalayarak sonunda bugüne gelmiş bir ahmaktım.

Evime yaklaştığım için karşıdan karşıya geçmek için yola adım attığım sırada yoldan hızla bir aracın geldiğini fark etmiştim.

O an çekilmek istememiş, ölüp her şeyin bitmesini istemiştim.

Derin bir nefes aldığımda araç bana iyice yaklaşmıştı. Frenlerin sağır eden sesini duyuyordum...

...................................................................

Çok yorgundum. Yazanlardan, olanlardan her şeyden yorulmuştum. Tüm bunlarla baş ediyor olmam hiç kırılmadığım anlamına gelmiyordu. Çok üzülüyordum. İçime atacak halim kalmamıştı. Telefonum çaldığı için sadece bir anlığına gözüm telefona kaymıştı. Başımı kaldırdığında yoldan birinin geçtiğini fark etmiştim. Kornayı çalmış, frene basmıştım ama birden çıktığı için hiçbiri çözüm olmamıştı. Ona çarpmıştım. Ellerim titreyerek arabadan indiğimde lütfen yaşasın diye dua ediyordum.

Yanına yaklaştığımda ufacık bir kızın yerde yattığını sanmıştım. Nabzına baktığımda attığını fark ederek biraz sakinlemiştim. Saçlarını yüzünden uzaklaştırırken de nefes aldığına iyice emin olmuştum. Yaşıyordu. Onu hastaneye götürmem lazımdı. Ambulans hemen gelemeyeceği için ilerleyip arka kapıyı açtım ve onu kucaklayıp araca dikkatlice bindirdim. Kuş kadar hafifti. Aracın kapısını kapattığımda ilerleyip yerden kulaklığını ve çantasını da aldım.

Araca geçtiğimde her şeyi sağ koltuğa atıp Barış'ı aradım. Üç çalışın sonunda açmıştı. "Aga bir sorun mu var?"
Telefonda sessiz kaldığım için Barış konuşmuştu.

"Var." Diyebildim. "Sana bir konum atacağım. Çevresinde magazine düşmeden gideceğim hastane isimleri lazım bana."

"Kero ne oluyor?" Barış'ın sesi ciddileşmişti.

"Birine çarptım."

"Hemen konumu at, geleyim."

Sözünü kestim. "Barış sen dediğimi yap kardeşim. Acil lazım hastane hadi." Konumu paylaştım. "Bekliyorum."

"Hemen hallediyorum."

Telefonu kapayıp tekrar ona döndüm ve nabzını kontrol ettim. Atıyordu, yaşıyordu çok şükür. Sağa baktığımda çantasını tekrar gördüm ve kimliğinden ismine bakmayı akıl ettim. Adı İrem'di. Tekrar ona dönüp ismi ile seslenmeye karar verdim. "İrem, sana söz veriyorum çok iyi olacaksın. Hep yanında olacağım, uyanana kadar." Derin bir nefes aldım. "İyileşene kadar."

Telefonum titrediğinde Barış'ın üç beş konum attığını görmüştüm. En son gönderdiğine en güvenli yer yazmıştı. O konumu açıp arabayı çalıştırdım.

Panikten direksiyonu tutan ellerim titriyordu. Her şey üst üste gelmeye devam ediyordu...

Konuma ulaştığımda bahçeyi uzaktan hızla gözden geçirdim ve güvenli olduğuna kanaat getirerek acil kapısına yanaştım. Araçtan inip sedye için seslendiğimde sanki dünya çevremde milyonlarca kez dönüyordu. İrem'i alıp acil müşahade odasına nasıl gittiğimizi hatırlamıyordum...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 26 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Lose You Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin