•••
Işık, hayatımızda büyük rol oynayan o göz yorucu parlaklık. Bazen karanlıkta kalmak ve ışığa muhtaç olmak istiyorum. Gözlerim zifiri karanlıktayken neleri kaçırdığımı, ne uğruna bu zevkten mahrum kaldığımı bilmek istiyorum. Ruhumda parçalanan ışık kristallerinin geceden kurtuluşunu görmek istiyorum. Gecenin gündüze olan direnişini iliklerime kadar hissetmek istiyorum. Karanlığın içinde beni neyin beklediğini keşfetmek istiyorum.
Vakit akşamüstü, saat benim için bile belirsiz. Kulak çınlatan müzik yine aynı şekilde ritmini sürdürüyordu. Etrafta koşturan çocuklar, el ele tutuşup kalabalığın tadını çıkaran sevgililer ve aradığı şeyin ne olduğunu bile bilmeden, elindeki panayır biletiyle insanların içerisinde hayalet misali ilerleyen ben. Yine bir şeyleri unutmaya ve yerine yenilerini eklemeye ihtiyacım vardı. Fakat bu sefer unutmam gereken şey yalnızlığım iken yerine imkansızı koymak peşindeydim.
Parmaklarım arasındaki bilete baktım. Yıpranmış kağıt parçasını kim bilir benden önce kimler kullanmıştı. İç çekerek ilerlemeyi bıraktım ve önümdeki seçeneklere göz gezdirdim. Hiçbiri cazip gelmiyordu lakin uğramıştım bir kere buraya, öylece durup sadece seyredemezdim ya. Hava kararmaya yakındı, buna rağmen etraftaki insanlar gün içerisinde olduğundan daha fazlaydı.
En yakınımda olan atlıkarınca takıldı gözüme. Aletin süresinin bitmesini bekleyen ebeveynler bir kenarda, amacı sadece fotoğraf çekinmek olan insanlar bir başka tarafa dizilmişti. Ağlayan çocukların haykırışları ise gürültüde seçilmiyordu bile. Harelerim bir başka tarafa seyirdi. Atış alanı epey kalabalıktı. İnsanların bir pelüş için bu kadar çaba sarf etmesi takdire şayandı. Orayı da es geçtim, silahlarla aram hiçbir zaman iyi olmamıştı.
Karar verememekten sıkılmıştım. Neden kafa dinlemek yerine bu denli kulak yoran bir yeri seçmiştim, orası meçhul. Başımı gökyüzüne çevirdim. Yıldızlar da bu denli kalabalık olmaktan rahatsızlık duyuyor muydu acaba? Ben uçsuz bucaksız evreni seyrederken görüş alanıma kısmen giren dönme dolabın turunun bittiğini fark ettim. Kabinlere yeni insanlar binmeye devam ediyordu. Gökyüzüne yakın olmak belki de yıldızlara eşlik etmeme yardımcı olabilirdi.
Adımlarım ağır ama sabırsızdı. Sıranın uzun olmadığını farz edersek, pek revaçta olan bir aktivite sayılmazdı. Kendimi birkaç kişinin oluşturduğu sıraya dahil ettiğimde insanların ilgilenmediği kanısı, ardımda belirmeye başlayan insanlarla beraber çürümeye yüz tuttu. Anlaşılan sıra hızlı ilerliyordu. Aradan geçen saniyelerin ardından nihayet sıra bana geldiğinde gişe görevlisine elimde durmaktan nemlenmiş olan bileti verdim. Dolu olan kabinin ilerleyip yerine yenisinin gelmesini bekledim ancak ne önümdeki kabinin kapısı kapandı ne de başka kabin geldi.
"Yoğunluktan dolayı kabinlere tek kişi bindiremiyoruz, en az iki." Gişe görevlisi boş beklentimin nedenini açıkladığında kısa süreli hevesimin çöp olacağını anladım. Kabine üstünkörü bir göz attığımda hemen hemen benim yaşlarımda gibi görünen birinin tek başına cam kenarında oturduğunu gördüm. Kablolu kulaklığını takmış kabinin hareket etmesini beklerken dışarıyı seyrediyordu. Bakışları durgun ve heyecandan uzaktı. Belli ki o da benim gibi kafa dinlemeye gelmişti. En azından sessiz bir yolculuk olacağını düşünerek görevliye başımla onay verdim.
Boş kabine adım attığımda sallanan metal kutu anlık olarak bozguna uğramama neden oldu. Elimi çabuk tutarak yabancının karşısında bulunan oturma alanına bıraktım kendimi. Orada olmam onun için pek bir şey ifade etmiyor gibiydi. Başını cama yaslamış öylece boşluğa bakıyordu. Geldiğimi fark etmemesi imkansızdı. Belli ki sadece muhatap olmak istemiyordu.
Kabinin kapıları kapandığında yerimde kımıldanarak kendimce rahat bir pozisyon aradım. Ellerimi mevsimlik ceketimin cebine koyarak sessizliği sürdürdüm. Kabin birkaç metre yükselerek diğer yolcuları almak için hareketini geçici olarak durdurdu. Geriye yaslanarak kararmaya yüz tutmuş olan havaya baktım. Güneşin batışı ardında bir rengin birden çok tonunu da beraberinde getiriyordu. Kabin tekrar hareket ettiğinde yine duracağını düşünerek ani frene kendimi hazırladım ancak dönme dolap stabil bir hızla kendi etrafında dönmeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ışıkları söndürseler bile / minsung
Fanfictiondram, romantik / 3.2k o ağladı, ben ona eşlik ettim. o haykırdı, ben içimde solan çiçekler adına yaşam mücadelesi verdim. o sevdi, ben bu kelimenin ne olduğunu hiç öğrenemedim. o kendinden vazgeçti, ben yıllarca kendimi aradım. ben sevmeyi de ondan...