Hissetmeyi erteleyip yazmaktan kaçtıklarım
Hep bir şeyler hayal eden o kadınların hikayesi.
Rüyaların senden silinmediğinde onları serbest bırakmaya karar verenlere ...Dağ gibi dört bir yanımda uzanan bembeyaz devasa duvarlar.
Yukarı bakınca mavi gökyüzü var ama önüm arkam bomboş.
Ayağımı bastığım yer toprak değil
Burada tekim ama güvendeyim,
Burası neresi ?İleri adımladım belime uzanan saçlarım durgundu.
Neden tekim ?
İyi hissediyorum,
Burası neresi?Gökdelen uzunluğundaki beyaz duvarları tekrar taradım.
Bulunduğum meydanın duvarı yarım bir daire oluşturmuştu . kalan kısmı ise sonunu Göremediğim uzaklıkta dümdüz devam ediyordu.İlerledim , korkmadan
Burası neresi ?
Burası benim çöplüğüm.Her gün aynı saatlerde kapımı çalan anılardan yine silkeledim kendimi .
Elimdeki çatalı tabağın kenarına bırakıp ağzımdakileri yuttum.
Normal günlerden birindeydim , aynada topuzumu, simsiyah kıyafetlerimi düzeltip dışarı adımladım.
Ruhsuz bir gündü.
Hayır değildi, gülümsememi takındım . Tatlı ama yapışkan olmayan.İleride diğer üniformalıların arasında sadiyi görünce gülümsemem daha içten bir hal aldı, adımlarımı hızlandırıp yanına ulaştım
''Günaydın çocuk'' derken tam arkasında sıraya girmiştim .
Esneme hareketlerini yaparken arkasına dönüp sahte bi gülüş takınmıştı.
Ona çocuk demem pek hoşuna gitmiyordu ama yapacak bir şey yoktu sonuçta ondan 1 yaş büyüktüm.'' Günaydın teyze yüzünü yıkadın inşallah '' fırsat vermeden sızlanarak devam etti ,
'' Bugün çok fenayım baştakine söyleyelim sen benim yerime de koş ha ne dersin, gavur gibisin iki saniyeni alır zaten. ''
konuşmak için konuşmaya başlamıştı yine. Sadi bu kattaki yakın arkadaşlarımdan biriydi severdim onu şakalaşırken rahat hissettiğim sayılı kişilerdendi.bulunduğumuz istasyon bildiğimiz asker yetiştiriyordu , lakin herkesin görevi farklıydı . şifacı, tetikçi, savaşçı , ajan ve bir çoğu . Birinde uzmanlaşan olduğu gibi hepsinde iyi olanlar da vardı. Dışardan bakılınca her istasyon bir birliği ifade ederken bu birlik her biri üç kişiden oluşan ekiplere dağılırdı .
Bu ekipler ergenlik zamanlarında tanışır , kaynaşır ve zoraki ayrılırlardı.
Bu da bir çeşit sınav olsa gerek , özlem .
Kendine kurduğun , canını emanet edip onun canını koruduğun bu insanlarla ancak her yıl bir ay tekrar birlikte göreve çıkardınız.Neyse ki bu sistem 20 yaşına gelince sıfırlanıyordu.
Ben birkaç hafta önce 20 olmuştum belki de doğum gününü anlamlı kılan tek şey buydu .
Bunu sesli söylemesem de onları kesinlikle özlemiştim , ekibimi.Sadiye orta parmağımı gösterip ön sıralara doğru yürüdüm, beni takip etti.
Birkaç saniye sonra uzun menzil koşumuza başlamıştık.
Bizim katta yaklaşık 15 kişi vardı alt katlarda ise 60 kişiyi geçen nüfusla aslında oldukça kalabalık bir istasyonduk.İyice hızlanıp koşu yolunu bitirdim , sadinin iki tutu daha vardı sırıtıp ona bakarak suyumu içtim . Yalan yok iyi koşardım.
Terlediğimden üstümdeki hırkayı çıkarıp siyah sporcu atletimle kaldım, hız kesmeden spor salonuna adımladım.Onlar gelene kadar kendimi meşgul etmeliydim yoksa çatlayacaktım.
Acaba alpay ve sinan onları böyle kapıda beklediğimi bilseler daha erken gelirler miydi ki? Yeterince iyi olsaydın sende onlarla gidersin göreve dedi iç sesim sadece ayak bağı oldun şimdi de bekle böyle diye ekledi.Kaşlarımı çattım, böyle düşünmemeliydim , Alpay ve Sinan çok iyilerdi.
iyi dövüşürler yeri gelince de kılıktan kılığa girerlerdi. Gerçi alpay daha düşkündü bu işe bizden, daha çok ciddiye alırdı görevleri.
Sinanla dertleştiğimiz bir gün bana '' Alpayı çocukluktan tanımasak onu aileden bilmesek yüzümüze bakmazdı dimi ? '' demişti . başta saçmalama desemde duvarlarını bilirdik onun .
Uzun, kalın duvarlarını.
Ama yine de severdi bizi bilirdik hani.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELUSION
RomanceFısıldarken nasıl oluyordu da kulaklarımı sağır edebiliyordu? Yoksa o da mı beynimin içindeydi sadece? Aksi taktirde ağzından çıkan her sözü niye benim sayar , sahiplenirdim?