1. Bölüm

13 0 0
                                    

Gecenin yüzünü gösterdiği kirli bir karanlık düşün ve bunun annesinin ruhundan kaçmaya çalışan küçük bir kızla renklendiğini. Her kitapta en dikkat çeken farklı insanlardır ama gerçek dünyada en çok onlar dışlanır.

Lanetli Şato' da uyandı küçük kız, siyah lanetli bir şatoda. Korkunç seslere alışmıştı artık. Gecenin karanlığı korkutmaya yetmiyor üstelik aşağı kattan gelen sesler uyumasına engel olmuyordu. Onun tek engeli annesiydi. Bedeni değil ruhu canlıydı onun. Bu zamana kadar saçını asla kestirememiş olan küçük kız her seferinde annesinin sesini duymaktan yorgun olacaktı ki buradan uzaklaşmaya karar verdi. Eline aldığı keskin bıçağı kapısından örümcek ağıyla karartılmış duvarların içinden geçe geçe mutfağa ulaştı. Bıçağı biledi ve işte o muazzam ses geldi. Herkesin kulaklarına baskı yapacak ve rahatsız edecek o cızırtı. Siyahlarla boyalı şatonun kapısını açtı ve gökyüzünde bir yazı belirdi. "WELCOME". Kırmızı ve sanki cadı eliyle yazılmış gibi ama değil. Evden uzaklaştı, uzaklaştı. Yağmurun altında çıplak ayakla yürümeye devam eden kız annesinin onu bulamayacağına inanarak ilerledi. Eline aldığı bıçağı sıkıca tuttu. Elini saçlarına değdirdi. Bıçağı yakınlaştırdı ve yine o ses. Annesinin kabusuna girdiği son gece. Dünü anımsadı bu sefer bıçağı daha da sıkı tuttu. Saçlarına değdirdi. Annesinin sesi bu sefer çığlıklarla dayandı kulağına. Dayanamadı ve ani bir şekilde saçlarında oynattığı bıçağı birkaç seferde saçını yamuk yumuk kesmesi ile sonuçlandı.


Yağmurun altında çakıl taşlarının halı gibi yeri kapladığı asfaltta çıplak ayakla yürüyen küçük kız artık annesinden kurtulduğunu hissedercesine mutluydu. Ormanın derinliklerindeki özel yapım şatodan bayır aşağısında bulunan küçük bir kasabaya inene dek sürecekti bu yürüyüş.

𓆩♡𓆪


Kasabaya sırılsıklam olmuş hali ile indi. Babasının çalıştığı şirketi bulmak umuduyla birine yöneldi. Verilen yol tarifini uygulamak için karşılaştığı çoğu insana soruyordu. Herkes bu küçük kızı garipsemiş olacak ki o babasının şirketini bulmaya çalışırken çoktan haber manşeti olmuştu.

Nasıl olduğunu o bile hatırlamıyordu ama iki üç saat içinde babasını buldu. Şirketinin içine girdi ve müdürün odasına girmek istediğini belirtmek ile yetinebildi. Bu isteğin karşılanması adına yanından bile geçmeyecek tepkiler aldı güvenlikten. Ardından Harzem Bey'in sekreterinin koşar adım kapıya yaklaştığını gördüler. Sekreteri kızı içeri aldığında bu kesinlikle babasının haberi olduğundandı.

Babası konuşmadı. Bu konuşmayı uzatmak istemiyordu küçük kız. Ne de olsa burada bir misafirdi. Kimsenin rahatını bozmaya gelmemişti. Kapı kapatıldı ve konuşulanlar iki üç cümleyle sınırlı kaldı.

𓆩♡𓆪

Sabah olduğunda uyanması gerektiğini o da biliyordu böylece yatarken asla güvende hissetmiyordu. Yatakta dikleşti ve ayaklarını yere sallandırdı. Bunu odadan çıkmak için yeterli bir sebep olarak görüyordu, güvenememek. Onun için evi kolaçan etmek istedi. Bu sayede insanların neler yaptığına göz atabilirdi. İndiğinde evde başka insanlar ile göz göze gelmesi köşe dönmesinin sebebiydi. Her döndüğünde başka iri bir cüsse ile karşılaşıyordu. Evin zemin katına indiğinde babasının büyük bir masada oturduğunu gördü. Bu onun gerilmesine sebep oldu. İçinden bütün kanı çekilmiş gibi hissetti. Çünkü onunla neredeyse hiçbir şey konuşmamış eve gelmişti. Onun hakkında bildiği tek şey babası olduğuydu. Oturduğu koltuğun bile ona ait mi değil mi bilmiyordu. Babası eli ile sağ yan çaprazındaki koltuğu gösterdi. Bunun oturması için verilen bir işaret olduğunu anladığında oraya doğru adımladı. Yemekten sonra şirkete gidileceğinin söylenmesi ise babası hakkında aldığı ikinci yaşam belirtisi falandı.

Şirkete girmek için özel park alanına park etmiş ve birçok görevli park eden bu büyük arabanın kapı kısmına sıralanmıştı. Küçük kız ayakkabısını güneşin ısıttığı asfalta değdirdi. Dünden kalma ayağındaki yaralar onun ne kadar canını yaksa da yüzünde hiçbir değişiklik olmadı onun aklını dağıtan şey ise artık onu korkutacak bir ruh yoktu. Daha açık konuşmak gerekirse artık annesinin ruhundan korkmayı reddetmiş olarak güneşe yüzünü gösterdi.

Dün yaşanan olaydan dolayı birçok sabah haberine manşet olan bu küçük kız için haberciler toplanmıştı. Onları engellemeye çalışan görevliler ise neredeyse içlerinde kaybolduğu için bir grup daha görevli ekleme yapılmıştı. Fakat bu engelleme habercilerin bağırmalarına karşın olamıyordu.

Küçük kız ciddi bir yüz ifadesi takınmış ve sırtını dikleştirmişti. Kendi yaş grubuna uygun yüksek topukluları onun şirkete girdiğini duyurmaya yetmişti. Çalışanlar bu küçük kızın başmüdürün kızı olduğu anlamış ve ayağa kalkmıştı. Başmüdürün yardımcısı olduğu anlaşılan yardımcı gelmiş ve ne tarafa gidilmesi gerektiğini söylemişti.

Kızın topukları yere değdikçe orada olduğunu daha da çok belirtecek sesler çıkıyordu. Herkes dikkat kesilmiş Zemheri'ye bakıyordu. Kısa süre sadece gezinmek istiyordu. Aslında neden buraya geldiğini çoktan sorgulamaya başlamıştı. Buraya gelmeye değer miydi diye düşünmedi de değildi. Evde kalmak onun için belki daha iyi olurdu diye düşünmüştü ama babası sanki başka seçeneği yokmuş gibi şirkete geleceğini ima edince hayır demek içinden gelmemişti fakat her yürüyüşünde çakıl taşlarının yıprattığı derisini o vücut ağırlığını vererek daha çok yıprattı.

Hatırı sayılacak bir süre sonra eve geçilmesi kararlaştırıldı. Babası onun neden geldiğini güzel bir öğle yemeği masasında öğrenmek istiyordu. Eve geçildi ve salonun ortasındaki büyük yemek masasında kurulu duran sıcak olduğu dumanından anlaşılan yere geçildi. Baş köşeye Harzem Bey geçti yan çaprazına ise Zemheri. Zemheri'nin oturduğu yerde büyük bir kase ve içinde salata bulunuyordu. Yanında ise pasta tabağında ekmeğe sürülmüş yeşil bir şey ve üstünde yarım yumurta vardı. Harzem Bey'de ise yine büyük bir servis tabağında biftek vardı. Masanın geri kalanının büyük ihtimalle Harzem Bey'in yemesi için donatılmış mezeler vardı. Çünkü Zemheri'ye düşen tek şey salata ve ekmekti. Yani en azından şimdilik öyle görünüyordu. Harzem Bey boğazını temizledi. Bu konuşmaya başlayacağına dair bir işaret olmalıydı. 

-Neden geldin diye sormayacağım ama bunca zamandır gelmeyip şu anı seçmenin nedeni nedir?

-Büyümek zaman aldı diyelim. 

-Bu kadar zaman alan şeyi görmek için sabırsızım.

-Bende göstermek için öyle.

Bunlar size kişisel olarak doğrudan sarf ettiğim ilk sözler onun için değeri büyük. Aslında bölümü bitirirken tam olarak böyle mi bitirmeliyim bilemedim ama birinci bölümden özellikle de ilk romanımdan öyle acayip bir heyecanda bitmesini beklediğim yok. Onun için bu sözler ile bitmesini daha uygun gördüm. Aslında hep taslak olarak bıraktığım bir romandı fakat bugün burada bu yazlıkta olmanın ve kendime verdiğim sözlerin hatırına başladım. Umarım güzel bir yolculuk olur. Ve umarım geriye dönüp baktığımda keşkelerim hep iyiye yönelik olur.

Umarım okuduğunuzu beğenmişsinizdir. Yeni bölümde görüşmek üzere.

MosifoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin