Bu bölüm düz yazı. Artık bir şeyleri belirleme vakti.
________________________
Saat gece 12'yi gösteriyordu. Bir ormanlık alan, cırcır böcekleri bu alanı mesken tutmuş.
Bu ormanlık alanın sonunda bir bank bulunuyordu. Bu yeri kimse bilmez, kimse gelmez, uğrayanlar ise kimseye bahsetmezdi.
Kahveli yavaşça banka doğru yürümüş, oturduğunda ise rüzgarın nazikçe tenini okşamasına izin vermişti.
00.05
Şehrin ışıkları bu banktan çok rahat olmasa bile küçücük görünüyordu. Ortalıkta oldukça karanlıktı lakin osamunun bundan korktuğu yoktu.
Karanlıktan mı korkacaktı? O içinden geliyordu.
"Geç kaldın."
Arkasına dönmesine fırsat kalmadan beden yanına oturmuş, elindeki sigarayı yere atmıştı.
"Dostoyevski."
İkisi arasında ilk olarak küçük bir sessizlik oldu. Ortadaki tek ses çam ağaçlarının rüzgarla sallanması, ardından cırcır böcekleri.
"Kaç yıl oldu?"
"17"
On yedi yıl süren koca bir zaman.
Nasıl unutabilirdi?
"Kötü adam oldum ha?" Siyah saçlı, pantolosunun cebine uzanıp bir sigara daha çıkardı. Bunu söylerken dudaklarında küçük bir tebessüm vardı.
Osamu ise susuyordu.
Olacakları ne zaman konuştular, ne zaman yapmaya karar verdiler tam hatırlamıyorlardı lakin amaçlarına ulaşmışlardı.
"Küçükken babam sürekli eve kadın getirir diye rahatsız olurlardı, sende komşulara osamu mu getiriyor sanki diye bağırırdın."
Bunun ardından fyodor ise sigarayı içine çekerken birden gülmeye başlamış, iç çekmişti.
"Babanden nefret ediyorum."
Ikiside kimseye bir şey söyleyememişti. En yakın arkadaşları, nikolai, abisi, ya da herhangi birisi.
Her şey ikisinin beyninde dönen bir plan, bir senaryodan ibaretti.
Kurtuluşu hedefleyen bir senaryo.
Dönüşü yoktu, tehlikeliydi, fyodoru kurta teslim etmişti.
"Mafyaya girseydin baban seni sonuna kadar kullanıp ölüme terk ederdi."
Osamu hem bunu biliyordu, hem de babasına inanmak istemiyordu. Türlü türlü bahanelerle onu yanına çekmek istemiş, çocukluğunda onu taciz etmiş, hatta nereye gitse kendi adamlarına takip ettirmeye başlamıştı.
Bazen onun için bile dayanmak zor geliyordu. On iki yaşındaki bir çocuk, kan ve silaha maruz kalıyor, her gün şiddet görüyordu.
"O gece iyiki sana, seni kurtaracağım diye söz vermişim osamu."
"Ölebilirdin."
"Ama ölmedim." Lafının sonunda gerçekten kocaman gülümsedi.
Uzun zamandır bu kadar rahat gülümsediğini hatırlamıyordu.
En yakın arkadaşı için moriyle yakınlaşmış, sahte bir ortaklık kurmuştu. Osamuyu o takip ediyor, rapor veriyor, mori ne derse onu yapıyordu lakin bu morinin tarafıydı.
Osamunun önceden yedekte fotoğrafları vardı. Sıkıntılı bir yerdeyse o fotoğrafları gösteriyor, "oğlunuz burada" diyebiliyordu.
Çok titiz çalışmıştı. Arkadaşını kaybetmek istemiyordu, osamunun psikolojisi daha 12 yaşındayken zaten bunları kaldıramıyordu.
Morinin silinen kayıtlarını geri getirip sicile yansıtan, koca çetenin çökmesinde rol oynayan asıl isim ise dostoyevskiydi. Kendi kaderini çoktan kabul etmişti, ancak şimdi gerçekten kazanmış hissediyordu.
" ne zaman dönüyorsun?"
"Bilmiyorum."
Osamunun da aklı karışık gibiydi.
"Benim yüzümden mi beyninden vurulmuş gibi duruyorsun? Yoksa başka bir şey mi var?"
"Chuuyayı öptüm. "
"Ne?"
Aklına yeni yeni geliyordu kahvelinin. Amerikaya geldiğinden beri telefonu kapalıydı.
Yeniden aklında canlandı o sahne. Buna nasıl cesaret etmişti?
"Chuuya benden nefret ediyor mudur?"
"Saçmaladın iyice." Elindeki son izmariti de yere atıp ayağıyla ezmiş, Arkasına yaslanıp manzarayı izlemeye başlamıştı.
"Sen ne zaman dönüyorsun?"
"Yarın. "
Yine sadece onun içindir her şey. Bazı borçlar borç değil, karşılığı olmayan şeylerdir.
Fyodor bunu tamamen karşılıksız yapmıştı. O asla osamuya kötü bir niyette yaklaşmamış, aksine geceleri uyutmayacak kadar içine der etmişti bunları.
Konuşacak kimsesi yoktu, herkese rol yapmak zorundaydı.
Bunalmıştı.
Kendi kendine düşünürken etrafını saran kollarla kendine geldi dostoy.
Osamu onu kendine çekip sıkıca sarılmış, başını yatırmıştı.
"Iyiki varsın fyodor, iyiki buradasın."
Sesi titriyordu, anlaşılan birileri artık duygularını saklayamayacak kadar dolmuştu."Sende iyiki varsın osamu. "
Rüzgarın esti, yapraklar ve sincaplar sessizce onları izledi.
Ay bile ışığını onların kaybolmaması için üzenlerine veriyordu. Geçmişleri kirlenmişti belkide ancak geleceklerini daha 12 yaşından inşa etmişti bu çocuklar.
Bir daha ayrılmamak üzere alabilecekleri en büyük riskleri aldılar.
Ölüm ve yaşam üzerine.
Ve artik şimdi, tamamen özgürler.