yedi,

313 42 12
                                    

chanyeol'den,

Zor bir gün, zor bir geceydi.

Baekhyun, kollarımın arasında öylece uyuyup kalmıştı hıçkırıkları kesildikten sonra. Usul usul saçlarını okşamış, yüzündeki her bir bene üçer öpücük bırakmış, özlediğim pembe dudaklarına korkuyla eğilmiş ama yapamamıştım. Uykusu derinleştikçe öyle sırnaşmıştı ki bana, zaten istemeden salgıladığı feromonlarla sarhoş olan alfamın istekleriyle zorlanırken, çıplak göğsüme yaslanıp kıpır kıpır olan küçük bedenine dayanamamıştım. Dokunmamı istemediği çiçeğine dikkat ederek beline sardığım kolumu usulca çekmiş, başını göğsümden dikkatlice ayırmış ve yatağına yatırmıştım onu. Avucumun içindeydi benim çiçeğim de, belki de ilk oluştuğundan beri ondan seviyordu avuç içime güzel yüzünü yaslamayı.

Yüzünden ayıramıyordum gözlerimi, onu yatırdıktan sonra da bir süre öylece oyalanmıştı gözlerim yüzünde. Geldiğimden beri ilk defa huzur dolu görünüyordu yüzü, çok güzeldi, Baekhyun çok güzeldi ve ben dokunmaya kıyamazken paramparça etmiştim onu. Ağlamak geçiyordu içimden utanmadan.

Dolabına yöneldim gözlerimi sonunda ondan çektiğimde. Evime bu halde gidemezdim, kazağım onun üzerindeydi. Kapağı açtığım gibi tanıdık bir koku doldu burnuma. Frezya kokusundan farklı fakat çiçek bahçelerini aratmayacak kadar hoş kokuyordu dolabının içi, bilerek bir bir şeyler sıkıyordu ve ne yalan söyleyeyim çiçek gibi olan her koku yakışıyordu onun tenine.

Ona bol gelen tişörtlerinin hala orada olup olmadığını bilmeden, bana daha önce verdiği tişörtlerden aradı gözlerim ki bulmuştum hemen. Dolabının en üst rafında, beyaz tişörtlerinin arasına koymuştu düzgünce. Özenle katladıklarını bozmadan çıkardım onu oradan, üzerinde alpha rules kadar komik bir ifade olsa da geçirdim üzerime. Dudaklarım istemeden kıvrılmıştı, Baekhyun böyle şeyleri hala seviyor muydu merak ediyordum.

Hala sıcak olsa bile üzerini örttüm, kapatmamakta ısrar ettiği pencerelerini de kapatıp daha fazla ses yapmadan çıktım evinden. Beni göremeyince ne tepki verirdi emin olamıyordum, ama yakınında olacağımı bileceğini umuyordum.

Evime adımladım, sırf ona yakın olduğu için satın almadan önce içine bile bakmadığım o eve.

Adımlarım biraz savsak, boğazımda bir yumruyla anahtarı deliğe sokup kapıyı açtım. Gün zor geçmişti, zor geçiyordu. Alfanın kontrolü kaybetmesine izin vermeyecek kadar gücüm her zaman vardı, Baekhyun'un muhtaç gözleri, ihtiyaç dolu mırıltıları bile olsa bugün olduğu gibi gücüm vardı. Baekhyun için gücüm çoktu. Fakat öfke, öfke çokça aklımı karıştırıyor, ne olduğunu idrak edemeden atağa geçmeme sebep oluyordu. İşte kısaca konu sadece Baekhyun olmadığında olmuyordu, beceremiyordum.

Sehun beni sabah ansızın arayıp eski arkadaş grubumuzla konuşmam gerektiği konusunda ısrar etmiş, bana da reddedecek fırsat vermemişti. Ne konuşacaklarımı, ne başka bir şey düşünebilmiştim çünkü tek aklımdaki oydu, Baekhyun'du. İyi hissetmediğini, ama hissetmeye çalıştığını hissediyordum. Koparmak zorunda kaldığım, omeganın hayal kırıklığıyla tek taraflı kopan bir bağımız vardı bizim. Konuşmak istesem de istemiyordu, benim tek düşündüğüm ne yapmam gerektiği, bunlardan bir an önce kurtulmaktı.

Sehun buluşacağımız yerin konumunu attığında vakit kaybetmeden oraya sürmüştüm, erken bir saate ayarlamıştı. Fakat tahmin ettiğim gibi, işler Sehun'la olduğu kadar kolay ilerlememişti. Sehun, o gece yanıma gelip kızsa da beni gerçekten dinlemek istemişti. Oysa karşımdakilerin hiçbirinin beni dinleyeceği yoktu, yargılamak daha kolaydı ve sözleşmiş gibi öyle de yapmışlardı. Ve belli ki Sehun'un haberi bile yoktu.

tutacağım tekrar ellerini | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin