''Bu bir roman değil, gerçek bir yaşam öyküsü... Okul önlerinde kol gezen p..ler, insanlıklarını vicdanlarından silmiş genelev patronları, aşkları, umutları, düşleri imkansız o..ların kitabı...
Onlar, p...lerine göre hayvan
Patronlar için alınıp satılabilen bir mal...
Onlar, toplumun seks köleleri...''
Kitabını böyle tarif ediyor Aysel Firmalı. Yazar Dursun Akçam'la 1977'de sohbet ettiğinde oluşmuş kitap fikri. Ama on yıl sonra gerçekleştirebilmiş. ''Çünkü büyük bir birikime ihtiyacım vardı. Geçen süre içinde bu birikim oluştu. Hem de en acı şekilde...''
Çok zor koşullarda yazdı, yemek ve ev işlerinden arta kalan zamanda. Kızının, kardeşinin sorunlarıyla uğraşmak da cabası. Yazmış, yazmış. Bazen saatleri farketmeden, açlığı farketmeden. Yazdıklarını okudukça şaşırmış, ben bu cümleleri nasıl kurdum, diye. Bazen de ağlayarak yazmış, yazdıkça ağlamış. ''Şimdi de okurken ağlıyorum'' diyor, yine ağlayarak. Kolay değil yaşanan o acıları, an be an tekrar anımsamak...
Dört beş saat aralıksız yazdığı olmuş. Tükenmez kalemle, kolu, parmakları uyuşuncaya değin. Bugüne kadar iki mektup yazmaktan ibaret hayatında yüzlerce sayfa yazmış. Bu iki mektubun biri sevgilisine diğeri de kızının babasına olmuş. Yine de ''Yazmak istediklerimin çoğunu yazamadım'' diyor. Yazmadığı, bilerek es geçtiği olaylar da var. Kendisiyle ilgili olan herşeyden bahsetmiş. ''Neyi gizleyeyim, hepsi polis kayıtlarında mevcut.'' Şimdiden ikinci kitabına başladı. Yine''o'' hayatı anlatıyor: ''Uyanış''. ''O'' dünyada hâlâ bir şeylerin düzelmediğini görmek, Aysel Hanım'a büyük acı veriyor. ''Atamın kemiklerinin sızladığını biliyorum'' diyor.
Ah şu erkekler
Yaşadığı acı olaylar, insanlara olan güvenini sarsmış ama inancını yitirmemiş: ''İnsanlara güvenmiyorum ama onları seviyorum. Onları anladığımı sanıyorum.'' Ama erkekler başka. Birçok kötülüğün erkeklerden kaynaklandığını düşünüyor. ''Fahişeliğin, eşcinselliğin nedeni, erkeğin tecavüzü. Kadının böyle yapma şansı yok. Kumar, cinayetler de erkek kaynaklı.'' Aysel Firmalı, feminist olmadığını söyleme zorunluluğu duyuyor. ''Erkeklerden hoşlanıyorum ama öyle yapmamaları gerektiğini düşünüyorum. Feministleri ve lezbiyenleri de erkeklerin yarattığını biliyorum.''
''O'' hayatı yaşamasının başlıca nedenini, 10 yaşındayken emekli bir polisin cinsel tacizine uğramasına bağlıyor. Korkudan kimseye söylememiş. Bedeninden para kazanmaya başladığında 28 yaşındaymış. Aydın'da telekızlık yapmış.''Beceremiyordum, çoğu zaman aç dönüyordum. Çalgıcılara katılıp düğünlerden para kazanmayı denedim. Ama olmadı. Çalışmayı denedim, yine olmadı.'' Aralıklarla yeniden, yeniden telekızlık yapıyor. Biriktirdiği para bittiğinde tekrar başlıyor. Başlayışlarından birinde, müşterisinin yanında otel odasını yakmış. Sayıklar gibi ''Yanması lazım herşeyin'' demiş. Fuhuşun olmaması gerektiğini düşünüp yok etmek istemiş, ''O'' yaşantıyı.
Manisa'da ilk işe başladığı gün, 40 erkekle birlikte olmuş. Çok utanç duymuş. Vücudunu erkeklerden saklamaya çalışmış. Yorganı üzerine çekmiş hep. Müşteriler de alay etmiş kendisiyle. ''Sonra utancımı belli etmemeyi öğrendim. Alıştım.''Onlarca erkekle birlikte olmanın şaşılacak bir şey olmadığına örnek vermek için, günde 120 erkekle birlikte olan kadınları anlatıyor. ''Genelev küçük bir şehirdeyse, kadın da genç ve güzelse...''
Aysel Firmalı, o dünyada geçirdiği 22 yılda yüzlerce hatta binlerce fahişe tanıdı: Telekızlar, öğrenci, evkadını, travesti fahişeler... Travestileri daha ''bilinçli ve kültürlü'' olarak niteliyor. Genelev kadınlarını ise ''genelde bayağı''. Firmalı,''Ruhları bayağı olmayanlar da kendilerini uyuşturucuya veriyorlar'' diyor. O koşullara, o hayata tahammül edebilmek için. Firmalı'ya göre tüm fahişelerin ortak paydaları, parayı sevmekmiş. Başkalarına verebilmek için. ''Almadan vermek Allah'a mahsus. Oysa ben de almadan o kadar çok verdim ki...''