Niki iyileşmiş ve okula gelmeye başlamıştı artık. Ama Sunoo'yu ne okulda, ne de okula gidip gelirken yalnız bırakmıştı. Hatta Sunoo bu sayede onun arkadaşlarıyla da daha yakından tanışmıştı. Tabii onlarla pek konuşmasa da, hiç biri bunu sorun etmiyordu.
Her gün Sunoo Niki'ye gözlerinin daldığını söylese de bilerek tilki gözleriyle onu arıyordu her yerde.
Arkadaşlarıyla nasıl konuştuğunu biliyordu artık. Dediklerine dikkat etmez ve hep onlarla uğraşıp kızdırırdı onları. Özellikle de abisinin sevgilisini, Jake'i çileden çıkarmaya bayılıyordu. Onların atışmalarını hep gülerek izler ve Niki de onu gülümsettiğinin farkındalığıyla Jake'i daha çok kızdırırdı. Jake'i çemkirtmek ne kadar eğlenceli olsa da, eli ağırdı. Ama olsundu. Sunoo gülüyorsa, gerisi önemli değildi.
Şimdiyse fizik dersiydi ve Niki yine Sunoo'yla oturmuştu. Burası onların sırasıydı.
"Tilki'm." Sunoo dikkatle dersi dinleyip not alırken, Niki kollarının üzerine uzanıp onu izliyordu. Yüzündeki gülümsemeyle onun odaklanmış halini izliyor ve yanaklarını öpmemek için kendiyle savaş veriyordu. Sunoo çok şirindi.
"Hm?" Gözlerini kısa bir süreliğine Niki'ye değdirince, Niki kısık sesle kıkırdamıştı. Sunoo ne olduğunu anlamasa bile hafif tebessüm belirmişti dudaklarında. Niki içmiş gibi davranıyordu.
"Tilki'm olduğunu kabuk ettin, bebeğim." Ona bebeğim demişti.
"Kalk dersi dinle Nishimura." Sunoo sesini soğuk çıkarmaya çalışsa da heyecanlandığı için titreyen ve kendini belli eden kızarmış yanakları ona hiç yardımcı olmuyordu. Hiç hissetmediği şeyler hissediyordu bu günlerde. Ya da uzun süredir hissettiği ama görmezden geldiği duygularını artık zapt edemiyordu.
"Sen bana anlatırsın." Sunoo kaşlarını çatıp kafasını iki yana sallamıştı.
Niki Sunoo'yu dinlemiyordu hiç ders anlatırken. Hep onu izlemeye dalıyor, bazen de uyukluyordu. Her zamanda savunması 'Rüya gibisin, uykumu getiriyorsun'du.
"Beni dinlemiyorsun ki sen." Somurtarak konuşunca Niki derin bir nefes almıştı. Dudaklarını büzme konusunu acil konuşmaları gerekti, olmazdı böyle.
"Dinliyorum ama ya." Sunoo sesli bir nefes verip kafasını yana sallayarak ona 'sen akıllanmazsın' bakışları atıyordu. Niki yeniden kendini savunmak için dudaklarını aralamıştı ki, hocanın bağırması sayesinde susmak zorunda kalmıştı.
"Niki ve Sunoo! Dersi kaynatmayın!" Niki'nin homurdanarak göz devirip tahtaya döndüğünü görünce Sunoo gülümsemişti. Asıl bebek oydu.
##########
Bir kafedelerdi. Niki ve arkadaşlarıyla birlikteydi. Niki kahve içerken kendisi böğürtlenli çayını yudumluyor ve onları dinliyordu.
"Bir dakika! Sunoo, sen Niki'nin ilk içtiği zamanı bilmiyorsun değil mi?" Kafasını iki yana sallamış ve ilgiyle Jake'i dinlemeye başlamıştı. Niki ne kadar bakışlarıyla onu uyarsa da, umursamadan anlatmaya başlamıştı Jake. Sunoo'yu güldürmek için hepte kendisinin sinirlerini bozulmasına gerek yoktu sonuçta, değil mi?
"Bunun doğum günü ne zaman biliyorsun değil mi?" Jake'in sorduğu soruya kafasını sallamıştı.
"9 aralık."
"Heh işte 8 aralıkta benim sevgilimin doğum günü. Dakika farkıyla doğdular ama Sunghoon asla kabullenmiyor bunu-" Sunghoon bu kez göz devirerek Jake'in lafını kesmişti.
"Çünkü aramızda koskoca bir gün var, ikiz değiliz biz." Niki gülmüştü bu kez. Bu konuya pek takılmadığını belli etmişti böylece. Zaten Sunghoon'dan hem 'abim' diye bahsederdi. Bayağı da konuşurdu aslında abisi hakkında, onu gerçekten çok seviyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moonstruck
Fanfiction|sunki| We can take it slow but let me hold you close no matter what ~tericni 10.07.24