"Seni canlı canlı gömeceğim!" Ona doğru bağırdığımda sesim fazla yüksek çıkmıştı, merhametim zihnimin bir köşesine çekilmiş olanları izliyordu sanki. Steve üzerime doğru yürümeye başladı, "Lanet kız, hiçbir şey yapamazsın. Hiçbir kaçış yolun yok, sonsuza dek annenle burada çürüyeceksin!" diye bağırdı. Kahkaha atmaya başladım.
"Kaybedeceğim bir şey kalmadı, sence boş boş duracak mıyım?" Steve güldü ve odaya birini çağırdı, soluk tenli uzun boylu kaslı bir adamdı. Onda tanıdık gelen bir şeyler vardı. İçeriye gelen adam yeter diye bağırdı ve konuşmaya başladı. "Steve, oyunu bırakın artık, ellerini çöz ve yukarı odaya getir. Yaşlılar onunla görüşmek istiyor." Kendi aralarında hararetli bir tartışmaya girdiklerinde ben ellerimdeki ipleri hafiften açmayı başarmıştım bile. Tartışma büyüdüğü için odada kimse kalmamış ve hepsi odadan çıkmıştı.
Ben ise biraz daha uğraşıp ipleri çözmeyi başarmıştım şimdi buradan kurtulma zamanıydı. Gizlice arkamdaki cam parçasını aldım ve arka cebime sakladım, ipleri çözdüğümü Alex görmüştü, ama hiç tepki vermemişti. Benim tarafımda mıydı? Ellerim boşta dururken odaya baktım ve bulunduğum durumu gözden geçirdim. Camdan atlarsam yaşam şansım çok azdı, bu yüzden kapı tek çıkış yolumdu. Alex kapıdan geçmem için sağ tarafa çekilince hızlıca kapıdan dışarı koştum. Dışarı koşar koşmaz enseme bir darbe aldım.
Vuruşun etkisi ile bilincimi kaybederken tek duyduğum gülme sesleriydi. Gözlerimi açtığımda beyaz bir tavan ile karşılaştım. Dönmeye çalışsam da arkamda hissettiğim soğuk zemin ve kenarlara zincirle sabitlenmiş kollarım ve bacaklarımı fark etmem ile dona kaldım. Burası bir deney odasıydı ve gördüğüm şeyler bana hiç hoş bakmıyordu.
Alex içeri geldi, "İyi misin, üzgünüm biraz geciktim." dedi. Kafam allak bullaktı, yataktan kalktım. "Burası neresi?" diye sordum. "Yaşlılar seni korumak istiyor, yaklaşık bir hafta önce ABD ve Rusya birbirine nükleer savaş ilan etti. Nüfusun %70'ini kaybettik." dedi, duydukça daha çok şaşırmaya başladım. "Ama Steve bunların yalan olduğunu söylemişti." dedim. Alex konuşmaya başladı; "Steve aptal olabiliyor, bu yaptığı çok aptalcaydı. Cezalandırılmak üzere hapse atıldı, şimdi ellerini çözeceğim. Lütfen sakin ol ve benimle gel lütfen, yaşlılarımız tüm detayları sana anlatacaktır.""Kafam çok karışık, sana güvenmeyi seçiyorum ama umarım pişman olmam." dedim ve ayağa kalktım, Alex beni yaşlılar denilen konseyin odasına götürdü. Başını eğip üst rütbelileri selamladı, ben de onu taklit ettim. Yaşlıların saygısını biraz da olsa kazanmaya başlayabilmiş gibi hissettim. Yaşlıların en yücesi konuşmaya başladı.
"Merhaba Alya, ben Zandars eminim neler olduğunu merak ediyorsundur açıklayayım; bir hafta önce ABD ve RUSYA birbirlerine nükleer savaş ilan etti, NATO ve diğer birlikler bu savaşa dahil olunca dünya kaosa sürüklendi, dünya nüfusunun %70'ini kaybettik. Bu sırada yıllardır hazırlık yapan hükumetler en gerekli insanların listesini çıkarıp gizliliği korumak amacıyla o insanları kaçırarak buraya yeraltı sığınaklarına getirdi. Ve bizleri sizlerin başına koydu, sizler geleceğin kurtarıcılarısınız ve merak etme seninle oyun oynayan Steve ile yardımcıları en ağır şekilde cezalandırılacaklardır."
"Kafam çok karışık, neden biz?" diye sordum, farklı olan özelliğimiz neydi... Sakince sordum, "Gaia'yla bir ilgisi var mı?". Uzun bir süre boyunca orada üzerimizde deneylerin yapıldığı bir şirketti, annem sürekli beni oraya götürürdü. İkimiz de iğne vurulup eve dönerdik, annemin şu an böyle olmasının nedeni bu olabilir miydi... Zandars sakince cevap verdi; Evet bununla alakalı aslında, sizler uzun yıllar boyunca bu gibi bir senaryo için hazır hale getirildiniz. Dünyanın kaderi sizin elinizde, annenizin o durumdan kurtulması için yapabileceğimiz her şeyi yapacağız, lakin sen derin uykuya yatırılacaksın. Bundan yüzyıl sonra yeni neslin seni uyandırması için talimatlar vereceğiz, seninle beraber bin kişi bu şekilde uykuya yatacak ve yeni nesli eğiteceksiniz, bu uyku sürecinde yüzyıllardır olan bilgiler hafızalarınıza işlenecek, İnsanlığın kaderi sizin elinizde...Sonrasında Zandars genç bir hizmetkarı çağırıp ona, "Alya'ya hazırlandığımız şeyi göster." diyerek emretti ve bana ithafen ekledi: "Alya, bu Tristan. Bundan sonraki süreçte sana o yardımcı olacaktır. Kendisi uzun yıllardır sadık uşağımızdır, onunla yürü ve yüz yüze geldiğimiz meseleyi tüm boyutları ile idrak et." Bu tuhaf olaylar silsilesinden sonra hiçbir şeyi sorgulamaksızın kabul ediyordum keza her şey gerçek olamayacak kadar absürt olmasına rağmen esastı; Tristan, önümden yürüyüp bana buradaki vazifemizi ve sığınaktaki bazı önemli yerleri gösteriyordu, evimdeymiş gibi rahat olmamı öğütlerken aynı zamanda içimi birçok konuda rahatlatmış ve kafamdaki pek fazla soru işaretini de kapatmıştı. Derin uykuya yatırılmadan önce öğrenmem gereken şeyler vardı. Ama her şeyden önce annemin iyileştiğini görmeden bu prosedürü kabul etmeyecektim. Bunu Yaşlılara söylediğimde bunu kabul ettiler, hemen ardından sığınağı tanımak için Tristan'ı takip ediyor onun söylediklerini dikkatle dinliyordum.
Sığınağın teçhizat bölümüne ilerlerken Tristan: "Efendim, size tek olmadığınızı yaşlılar konseyi muhtemelen belirtmiştir, kehanete göre kurtuluş yetmiş kişinin elinde olacak ancak bizler, siz dahil yalnız beş seçilmiş kişiyi bulabildik."
"Tüm bunlar ne anlama geliyor? Diğer beş kişi nerede?" dedim. "Şöyle ki kehanete göre yetmiş kişinin eli olmadan dünyanın sürükleneceği akıbet kaos ve yıkımdır, kutsal kitapta ise bu kehanet, kıyamet günü şeytana ve getirdiği kötülüğe karşı savaşacak olan Mesih'in yetmiş meleğinin varlığından bahseder. Eğer biri olmazsa öteki noksandır... Diğer beş kişiyi ise bu sığınağa aldık efendim, sorun yaşadığınız Steve de kurtuluş meleklerinden biri ancak bana daha çok iblisi andırıyor." dedi Tristan.
YOU ARE READING
Mühürlü Kütüphane ile Hikayeni Oluştur
General FictionKurgu, sunucumuzda bulunan üyelerin etkinlik esnasında birbirini devam ettirdikleri cümlelerden oluşturduğu anlık ilhamlarıdır. Sizi de aramızda görmekten keyif duyarız.