7

82 25 9
                                    

" Yapma. Oğlumun önünde yapma Arthur."

Güzel kadın elbisesinin yakasını yırtmak için saran iri elleri narin parmaklarıyla durdurmak adına tuttuğunda yüzüne inen sert tokat ile yana savrulmuş fakat yakasını tutan adam yüzünden düşmemiş, saniyeler içersinde parçalanan kıyafet parçalarının yere düşüşünü izlemişti çaresizce. Kafasını kaldırıpta onları korkuyla izleyen oğlunun yüzüne bakamamıştı. Utanmıştı güzel gözlere bakmaktan...Utanmıştı kendini korumaktan bile aciz olan bir anne olmaktan.

" Beni bırakmamalıydın. Sana beni bırakırsan sonun olacağımı söylemiştim."

Adam ağlayan kadını farkettiğinde titreyen ellerini ince bele sararak iyice ona sokulmuş ve titrek sesinin önüne geçemeyerek sarfetmişti cümlelerini. O da ağlıyordu fakat onun gözlerinden düşen her bir damla kötülük saçıyor, genç adamın ne denli bir psikopat olduğunu gün yüzüne çıkararak anne-oğlu daha da dehşete düşürüyordu.

" Benimle gelirsen yaşamana izin veririm. Birlikte...birlikte uzak diyarlara gideriz."

" Sen benim kocamı öldürdün...çocukluğumu kirli ellerinle kirlettin...küçücük bedenimde gezinen tek kirli şey senin ellerinken beni günahkar bir sürtük olarak tanıttın herkese...etrafımdaki kimse beni istemesin ki senin avucunun içinden çıkamayayım istedin ama benim biricik sevgilim gözümü açtı. Kimsenin sevmediği, senin sıcaklığını hissetmeyeyim diye benim bile dokunmaktan çekindiğim bedenimi sevdi. Kalbime dokundu...senin aksine o kalbime dokundu Arthur."

Kocasının kanı ile bezeli adama öfke dolu bakışlarını çıkaran kadın onu saran bedeni sertçe iterek korkusuzca bakmaktan kaçındığı gözlere dikmişti kendi gözlerini.

" Ben kalbime dokunan eller, gözler ve dudaklar olmadan yaşayamam. Kalbimi nefretle dolduran birinin yanında nefes bile alamam. O yüzden öldür beni. Seninle hiç bir yere gelmeyeceğim."

" Anne-"

" O halde kalbine dokunmama izin verir misin sevgilim?"

Güzel kadın yanağını okşayan kana bulanmış ele ve duyduğu şeye tepki veremeden göğsüne saplanan bıçak ile neye uğradığını şaşırarak bakışlarını gözlerinin içine içine bakarak ağlayan adamdan çekmiş ve nefesini kesen etkene indirmişti.

" Anne! Bırak annemi!"

Genç korsan duyduğu çığlık ve bacağına geçirilen tekmeler ile bakışlarını aşağı indirerek onu küçük yumrukları ile yıldırmaya çalışan çocuğa bakıp gülümsemiş ve sapını tuttuğu bıçağı sertçe geri çekerek dokunuşlarını bedeninden kopardığı kadının yere serilişini umursamadan şoka girmiş bir şekilde durulan çocuğun önüne çökmüştü.

" Adın ne senin?"

Küçük çocuk irileştirdiği gözlerini yere serilmiş olan annesine dikmiş bir şekilde öylece olduğu yerde dururken çenesini kavrayan elin başını çevirmesiyle dibine girmiş olan adamla yüz yüze gelmişti.

" Sevimli bir şeymişsin. Annene çok benziyorsun."

Arthur ifadesiz yüzde kısaca gözlerini gezindirip küçük yüzü ıslatan göz yaşlarını kabaca silmiş ve şoka girdiği için tepki veremeyen çocuktan uzaklaşarak yerde yatan bedenin yanına doğru ilerlemişti.

" Benimle gelmek ister misin? "

Genç korsan belinden çıkardığı baltasını kanlar içinde kalan kadının göğsüne geçirirken normal bir şey yapıyormuş gibi konuşarak bakışlarını bir anlığına arkasında bıraktığı çocuğa çevirip yüzüne sıçrayan kanı silmiş ve dehşete düşmüş bir şekilde ağlayan çocuğa gülümsemişti.

" İstemiyorsun sanırım. Senin seçimin. Ben teklifi sundum ne de olsa."

Adam omuzlarını silkerek işine geri döndüğünde küçük çocuk onu durdurmak için bir kaç adım atmış fakat annesinin göğüs kafesini parçalayan adamın çıplak elleriyle kavradığı kalbi sertçe söküp çıkarmasıyla etrafa saçılan kanın yaşlarla ıslanmış olan yüzüne sıçraması ile tekrardan donup kalmıştı. Henüz beş yaşındaydı. Babası az önce gözleri önünde ölmüştü. Annesi ise... Jungkook ne yapacağını bilmiyordu. Bağırmak istiyordu fakat korkudan tıkanmış nefesi sesinin çıkmasına izin vermiyordu. Ağlıyordu sadece. Olduğu yerde donup kalmış bir şekilde dikilirken sadece ağlıyor ve ellerinde annesinin kalbiyle ona yaklaşan adamın irice açılmış olan ıslak gözlerini ve kanlı yüzündeki korkutucu gülümsemesini izliyordu.

" Avuçlarını aç."

Küçük çocuk önünde çöken bedenden kaçmak istercesine geri adımlamak istediğinde genç adamın gür sesi onu durdurmuş, bütün bedenine durdurulması güç bir titreme dalgasının yayılmasına sebebiyet vermişti.

" Avuçlarını aç dedim çocuk!"

Küçük eller titreyerek açılmış, avuçları arasına bırakılan annesinin kalbi ile daha fazla sessiz kalamayarak çaresiz hıçkırıklarının yükselmesine izin vermişti.

" Ben gelene kadar bekle tamam mı ufaklık? Sevgilimin kalbini düşürürsen ilk önce kollarını koparır ardından senin küçük kalbinide söker alırım yerinden."

Jungkook göğsünü dürten eller ile geri yalpalarken yanağını usulca tokatlayan adamın doğrularak ondan uzaklaşışını izlemiş ve ona saatler gibi gelen dakikalar boyunca avuçları arasındaki annesinin kalbine bakarak haykıra haykıra ağlamıştı. O dakikaların ardından ise yanına geri gelen adam elindeki küçük sandığı açarak bıraktığı yerde duran çocuğun elindeki kalbi alıp dikkatle sandığa yerleştirmiş ve siyah tutamları usulca okşayarak kanlar içinde kalmış olan avuçlarına bakmaya devam eden çocuğun yanından uzaklaşmıştı.

O gün bir çok kişinin canını almıştı genç korsan. Alevlerin yükseldiği gemiden ayrılırken bir kez bile ardına dönüp bakmamış, sevdiği kadının kalbi ile uzak diyarlara doğru yol almıştı.

Bilememişti...

Ateşin her şeyi yakıp kül ederken kendi oğlunu alevlerinden koruyacağını bilememiş, ateşin oğlunun bir gün celladı olacağını öngörememişti.

GODDESSWhere stories live. Discover now