Gönül kimi severse, aşk onda güzeldir
Aşık Veysel
O gün mutfağa girdiğim de Zilan ve Zeynebin gülerken gördüm. Zeynep beni görünce gülmesi yüzünde soldu.
"Ne sinsi bişey çıktın sen ya"
Zeynep'in kötü sözleriyle kaşlarım çatıldı "Amma ancak avucunu yalarsın ağabeyim sanae bakar mı zannediyon" dediğinde içime bir bıçak sapladı. Cebbar bir kuvvetle içime saplanan bıçak beni kor gibi yaktı ve geçti.
"Zeynep bi sakin ol bacım" Zilan bana bakmadan Zeynebi tutuyordu.
Ya da geçmedi.
"O en başından beri yengeme sevdalı ne diye evli bir adama vardın ki" bakışlarıma değen hüznü geriye ittirdim yoksa oracıkta ağlayacak olmak beni derin bir sallantıda bırakacak idi. "O seni severdi bunu ona nasıl yaptın" derken sesinden geçen hüznü hissettim. Kaç ay geçsede ona duyduğu o hissin bir daha hiç geçmeyeceğini anladım. O onu ablası gibi sever ve her konuşmasına değer verirdi. Zeynep suskunluğumdan fırsat bulup arkasını dündü.
Bana acıyordu.
Beni istemiyordu.
Zilan karşımda dikildiğin de eliyle kolumu sıvazlayarak konuşmaya başladı.
"Pınar, ne diyecem bilmiyom lakin bildiğim tek şey kendine neden yazık ettin bacım" dediğin de gözlerimin dolduğunu anlamam uzun sürmedi. "Sen bunları Zeynep'in sözlerini hak etmiyon" dediğin de bir şey diyemedim.
"Sevdiğin birine varıp evinden terli duvaklı gelin çıkmak varken sen evli ve karısını henüz kaybetmiş bir adamın evinde o aşkın meyvesine bakmayı kendine nasıl yakıştırdın." dediğin de Zeynebin sesi kulaklarımıza doldu.
"Zilan..."
"Bana alınma emi ben sana burasını Yakış..."
"Zilan, bu benim kararım ve benim hayatım. Ben kimsenin hayatına burnumu sokmuyorsam kimsenin de benim hayatıma burnunu sokmasını istemem." dediğim de Zilan bir şey demeden yanımdan ayrılmıştı. Ellerimi mutfak tezgahına yasladım. Bu olanları yasayacağım en başından beri belliydi. Şerife ana da mutfağa girince usulca gözyaşımı sildim.
"Ahraz uyudu gızım, senin kokuna alıştı tabi" dediğin de ocağın altını yakmaya başladı. O gün öğlene yakın çamaşırları yıkamış ve tele aşmıştım. Zeynep ise Ahraz ile ilgilenmeyi seçmişti. Benim olduğum ortama hiç girmiyordu. Çamaşırları bitirdiğim de Sabiha abla da gelmişti.
Sabiha abla Şerife ananın çok yakın komşusu idi.
Onlara çay koyup yanına da Şerife ananın yaptığı gözlemelerden koydum. Mutfaktan çıkacak iken Sabiha ablanın sesi duraklasamama sebep oldu. "Alışır anam dert etmeyesin sen daha zaman tezdir" dediğin de Şerife ananın sesi kulaklarıma doldu.
"Alışacak elbet"
"Mahir güçlüdür bununda üstesinden gelir sen dertlenme bacım."
Daha fazla onları dinlemek istemediğim için onların yanına doğru adımladım. İki kadın beni görünce tebessüm etti. "Gel güzelim gel zahmet ettin" dediğin de ona doğru tebessüm ettim.
"Ne zahmeti Sabiha abla afiyet olsun " dediğim de çaylarını onların yanına bıraktım. Tam gidecek iken Şerife ana beni durdurdu. "Gel gızım oturuver birazcıkın hayli yoruldun bu gün." dediğin de bakışlarım odaya gitti. Ahraz ne yapıyordu?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarası Saklım |Tamamlandı|
RandomBir dönem hikâyesidir. ** "Sen karanlığın bile örtemediği bir zümrütsün. O kadar gençsin ki ne bilir kalbin henüz sevmeyi" Karısının ölümünden sonra yapayalnız kalan bir adamdı Mahir Diğer tarafta ise çocukluğundan beri Mahir'i seven bir kadın olan...