Not: Kitapta adı geçen mekanlar, karakterler, tarihler ve kurumlar hayal ürünü olup bütün detaylarıyla kurgudan ibarettir!
~Kırık kanatlar gizli hayatlar~
Geçmişin gölgesi, bir zamanlar kaybolan huzuru ararken kalbinde yankı bulan bir melodi gibi hiç bitmeden çalar.
Nancy Leavander
Eğer kendimi anlatmam gerekirse, kelimeler yetersiz kalır. Çünkü ben, içinde kaybolduğum bir hikayenin, silinmiş anıların parçasıyım. Beni tanımaya çalışanlar, aslında her zaman bir yabancıya bakmışlardır. Çocukluğum, karanlık bir kuyu gibi; içi boş, derin ve çaresizdi. Gözlerim, yaşamın acı yüzünü erken gördü. Her darbede, her yıkıntıda, içimde bir parça daha kırıldı. Ama ağlamadım. Çünkü ağlamanın da bir anlamı olmadığını düşündüm. Acı, bana her gün yavaşça öğretti, bir yere varamayacak kadar kırık olduğumu. Belki de bundan ötürü hiç kimseye tam anlamıyla güvenemedim. Kalbimi korumak için kendimi çelik duvarlarla sardım. Ama her duvarın arkasında, bir yerlerde, kaybolmuş bir ben var. İnanıyorum ki, bir gün o kaybolan ben yeniden bulunacak. Ama o zamana kadar, sadece bu kalpteki yaraları taşırım. Gözlerimden süzülen yaşlar da bir nevi kurtuluş, bir nevi hıçkırık gibi. Bir gün, belki bir gün, sevmenin ne olduğunu anlayacağım.
Hiç hatırlamıyorum, kimse bana anlatmadı. Ne zaman doğduğumu, kimler tarafından dünyaya getirildiğimi… Hiç bilmedim. Bütün hayatım, “bugün”le başlamış gibiydi. Adım bile yoktu başlangıçta. Yaşadığım yerin adı yoktu. Sadece o soğuk, gri duvarlar ve her biri bir başka gizli acıyı içinde taşıyan yüzler vardı. Yetiştirilmek için bir araya gelmiş, her biri birbirine yabancı, kaybolmuş ruhlar… Kimse bana gerçek anlamda bir anne, bir baba demedi. Kimse gözlerimin içine bakıp bana “Hoş geldin” demedi. Birbirini bekleyen, birbirine yaslanan çocuklar vardı ama ben… ben her zaman en uzak köşede, kimseye görünmeyen bir çocuk oldum. Her gün, aynı saatlerde aynı duygular içinde uyanırdım. Geceleri yalnız, sabahları korkarak… Yalnızlık ne kadar yakın olursa, insan o kadar sert büyür, fark etmezsiniz. Bir yandan büyümek, bir yandan da her gün derinleşen yaraları sarmaya çalışmak… Bunu kimseye anlatmadım. Anlamazlardı. Ya da anlatmak istemedim. Çektiğim acıyı, yaşadığım korkuları kimse anlamaz diye düşündüm. Çünkü ben ne zaman cesaretimi toplamaya çalışsam, birisi ya da bir şey o cesaretimi yıkar, içimdeki umutları birer birer söndürürdü.
Çocukken ağlamazdım. O kadar çok acı vardı ki, gözlerim ne ağlamak için, ne de sevgi görmek için yaşarmıştı. Ağlamak, bir zayıflık gibi gelirdi bana. Gözyaşları bir kurtuluş gibi değildi. Aslında, ağlamaktan korkardım. Çünkü her ağlama, daha fazla acıyı davet ederdi. Ağladığın zaman, seni daha çok zorlarlardı. O yüzden ağlamazdım. Herkesin gözlerinde gördüğü yaşlar, ben de arzu ettiğim bir şey değildi. Onlar, bir tür teslimiyet gibi görünürdü. Bense ne kadar acı çeksem de, ağlamamayı tercih ederdim. Acı çektiğimi kimse görmesin diye, kimse anlamasın diye susardım. Susmak, en büyük savunmam olurdu. Eğer ağlarsam, başka bir acıyı, başka bir zorbalığı çağırırım diye korkardım. Susarak, hiçbir şekilde zayıf görünmedim. Oysa içimdeki boşluk her geçen gün büyüdü. O kadar büyük ki, içim hep dolu, ama hiç bir şeyle dolu değilmiş gibi hissediyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/368494078-288-k296684.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON DİRENİŞ TEK VAZGEÇİŞ (Ölüm Çiçekleri1)
RomantikÇocukluğundan derin yaralar almış Alya Miller hayatının en zor zamanlarından geçmektedir. Üniversite hayatının zorluklarıyla birlikte yıllar önce parmakları arasından kayıp giden ikiz kardeşinin peşinden hiç istemediği bir cehennem kasırgasında savr...