1

0 0 0
                                    

karşıma çok tk çıkıyor diye içimden geldi yoksa yazmazdım kb
⚠️sigara migara, imrenmeyin ölürsünüz
⚠️sıkıcı anlatım, moruğum ben(lisede bile değil bu arada)
⚠️dayak‼️(eylem olarak değil)
⚠️aşırı süper mega zekâ jungkook
⚠️weak betimleme
⚠️garip hikâye
⚠️şarkı alıntıları
⚠️kurgu herhangi bir yazarınkine benziyorsa özürlerimi sunarım, gerçekten hiçbir kurgu okumadım son bir yıldır(sanırım)
⚠️can sıkıntısından yazılıyor, küfür var

Zeki, çevik, hırslı, güçlü, kurnaz. Okul birincisi, profesörlerin gözdesi, bir robot âdeta. İlgilendiği hobiler de vardır elbette, nasıl olsa o da bir insan. Belki de filhakika duygu beslemez birine karşı, o da olsun bari. Görmeyelim, somurtmasın oğlan. Yapay zekânın işi pek kolay değil elbet.

Jeon Jeongguk. İsmi bile andırıyor kod isimlerini. Kahverengi saçları ensesine uzanır. Yüzü delik deşik, onda iyi duruyor hâlbuki. Kendi de biliyor, sırıtıyor pişkin pişkin. Gözü yükseklerde, ilgilenmiyor bile notu kötülerle. Yapılı da ayrıca. Ne zargana, ne iri yarı.

Arkadaşı da yok pek. Hansol var görüştüğü, bahse varım ki yarış için. Hansol okul ikincisi, pek sevmez Jeon'u. Hile yaptığını düşünür, kanıtlayamaz bir türlü. Onun dışında karşı cinsle ilgilenmez. Eşcinsel olup olmadığını merak eder sınıf halkı, biraz gizemli davranır inatçı.

Ben de tüm gün oturur, izler, yazarım bunları. Ne yaparım bunları okurlarsa? Kendim olmadığını söyler geçerim elbet.

Ama Jeongguk; Kollarında yaşamak için uykumda ölmeyi göze alırdım.

— Kim.
__________
Kâğıdı buruşturarak bir yana atarken derin nefesler veriyordu oğlan. "Orospu çocuğu." Kimdi, neyin nesiydi bu not? Kim tarafından yazılmıştı? Bu soyadı nereye gitse duyardı. Sınıfın en ücra köşesine bırakılmıştı not, unutulmuştu belki. Her kimse, onun kemiklerini kıracaktı.

Ona robot demişti, hisler besleyemez demişti ve bir anda onu sevdiğini mi söylemişti gerçekten? İmkânsız olduğu kadar sinir bozucuydu. Palavra! Onun da vardı yüreği.

Alelacele attığı elini çıkardı çantasından, kavradığı siyah not defterinden bir sayfa yırtarken. Madem oyun oynamak istiyordu, Jeongguk ona istediğini verecekti. Ne de olsa robottu, değil mi? Hareketleri tahmin edilebilirdi öyleyse.
__________
Mükemmel olmayı denedim ben.
Değmedi ama, biliyor musun?
Gözler üzerinde, hatanı arıyorlar.
Daha yanlış olamazdı hiçbir şey.
Bana inanmak epey zor tabii, hiçbir şey kolaylaşmıyor Kim.
Kollarında yaşam bulmak istediğin adamın sensiz yaşayabildiğini bilmek canını acıtacaksa, en acı verenini sana yaşatmak isterim.
__________

Kalemi içindeki biriken öfkeyle birlikte çantasına geri attıktan sonra ayrıldı sınıftan oğlan. Sakinleşmek istercesine soluyor, eliyle yelliyordu kendini. Sahi, görmemişti asla o çocuğu. Sınıfı incelese, en az çıkacaktı beş on farklı Kim. Hangi biriydi ki? Kim bilir, onun sınıfında bile değildi belki.

Aklında kurduğu plan işe yarar mıydı? Derslerde en köşelere baksa bulur muydu onu? Hem nefret eden, hem seven çocuğu bulsa ne yapardı ki? Döver miydi, hesap mı sorardı? Belki bir oğlan bile değildi o.

Kendini binanın dışına attı Jeongguk. Dersleri bitmişti şimdilik. Bir sigarası, bir de sokak kedileri vardı onun alışkanlığı. Kötü biri değildi ki Jeon. Sevmezdi annesi, üzülürdü çocuk. Zekiydi, görünümü iyiydi, iyi bakardı kendine. Kendi bakmasa kimse bakmazdı ki. Yüksek notları vardı, mutlu edecekti annesini. Ne bilecek on yaşlarındaki oğlan, ipek kumaşın sardığı muganniyenin onu döveceğini? Ağladı çocukcağız, hak etmedi ki dayağı. Ne diye ağlıyor? Yüksek aldı diye mi? Yoo, düşük almadı diye. Kızıyor annesi ona, diyor başımıza zeki kesileceksin sen. Oysa ne günahı var şuncacık çocuğun?

Sokaklarda adım sesi yankılandı, rüzgâr tenini yalayıp geçti, yavaştan çiseleyen yağmur çıplak tenine ilişti. Gözlerini devirdi çocuk. "Tam sırası." Sigarası bitmedi, nereye yağıyorsun? Ne de sövdü yağmura çocuk, utandı da ağlamaya başladı. Şiddeti artarken dudaklarından çıkan küfür beyninin bıkkınlığıydı kesin.

Köhne sokağındaki evine ulaştı, anahtarını sokup çevirdi, açtı kapıyı. Kendini eve attı atmasına, suratında hâlâ somurtkanlık. Be oğlan, gülümse az. Gören zannedecek kaybetmiş eşini, yaşlı adam. Yaşamak istemiyor. Oysaki çok seviyor yaşamayı Jeon. Kasvetli evi umurunda değil. Yalnızca başarmak istiyor. Amma velakin başarı da elinden kayıp gider bir gün, ne yapar o zaman? Deliye döner, yer bitirir kendini. Düşünmez ihtimalleri, anı yaşar.

Üstünü bir güzel değiştirdikten sonra en sevdiği pufa oturmuş, almış eline telefonu klavyede geziyordu parmakları. Ev arkadaşı var ama, kendi yok evde. Merak ediyor tabii genç, ne yapsın?

_____

Jeongguk
ders?

Chan
jisoo çağırdı.
bekleme.

Jeongguk
görüşürüz.
_____

Böyleydi onların muhabbeti. Sor yaşıyor musun diye, ne gerek var detaya? Bir de haşır neşir mi olacaklar? Daha neler! Nefret eder Jeongguk ondan. Dağınık, toplamaz odasını. Kendi de çekilmez hiç. Uyuz, sinir bozucu, inatçı. Ayyaş bir de, içer içer durur. Pek eve girmez, girince pek kalmaz. Giyinir kuşanır şafak vakti, güneş ışınları gözlerine vurmadan çıkar gider. Ne zordur Jeongguk için, bir bilse! Ev işleri kalır ona. Sesini de çıkartmıyor ki yavrucak, mükemmelliğin tanımında her şeyden şikâyetçi olmamak da yazılı.

Saat vurur masmavi havanın yavaştan çekilmeye başladığı saate. Ufuk kızıla boyanır, utanıp kaçar güneş. Jeongguk da acıkır, ne hikmetse robot da acıkırmış! Mutfağa girer, pişirmek hobisi. Yemeği zorunluluk değil, eğlence gibi görür. Mutfak robotu öyleyse. Rastgele bir tarif yapar, yemeden önce fotoğrafını çekmeyi ihmal etmez. E canım, yemek yapmakta ne var! Sunum daha önemli. Gerçi hergele dediği Chan evdeyken pek yapmaz. Kendi ayyaş ayyaş gezmiyormuş gibi sataşır Jeongguk'a, dalga geçer. Yemek yapmak hobi edinmez ki, başımıza şef kesileceksin der. Aman canım, kime ne? Dik dik bakmaktan fazlasını yapmaz bizim oğlan.

Yemeğini yedikten sonra oturdu çalışma masasının başına, geldi rutinin yıldızı. İster kolu, ister bacağı kopsun, o dersi bitirmeden gün bitmez. Başlar hep yaptığı gibi çalışmaya. Kırk dakika çalışır, on dakika mola. Onu da eğitim görevlileri bağıra bağıra geziyor diye yapar, araya da ihtiyacı yok ki. Alıyor aklı.

Böyle geçer üç saat. Bir bakar, hava bürünmüş siyaha. Omuz silker, yapacak şeyi yok başka. Uzanır yatağına, kafasını yastığa koyup tavana bakar. Düşünür, düşündükçe düşünür. Ne düşünür bu denli derin?

"Kollarımda yaşam, ha? İyiymiş." mırıldanmıştı kendi kendine. Kimsenin esamesini okumaz, şimdi mi takılır aklına kimliğinden bihaberdar olduğu biri? Köşelere pek keskin bakacaktı bugünden sonra, kesindi orası. Ama bir ihtimal, zaten tanıyordu onu. Hiç kimseymiş gibi davrananlardandı, kim bilir? Bu zamana dek fark etmediyse bu oyun iyi oynanıyormuş demek, zorlardı onu. Olsun, denerdi elinden geleni.

Kusursuzdu sonuçta.

anskm birkaç ay sonra okumak çok garip bb

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 29 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

death valley, tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin